Kuran Kıssalarından Ne Anlamalıyız

(Arzum) #1

Bir devletin bakanlığı kişiye ebedî olabilir mi? Bakanlığın tüm araç
gereçleri, malı, mülkü, parası, kasası bakana sonsuza kadar teslim
edilebilir mi? Onun oğullarına, sülalesine, aşiretine tapulanır, bakanlık özel
mülkiyeti haline gelebilir mi?
Gelemez.
Çünkü bakanlık dediğin bir emanettir ve halkın kamusudur. Peki, aynı şeyi
Allah’ın mülkü/kamusunda (yeryüzünde) hangi hakla yapıyoruz? Orada da
görevliyiz. Orada da emanetçiyiz. Allah’ın ülkesinin (yeryüzünün) egvât’ını
(kuvvetlerini) yani rızık ve rızık kaynaklarını/üretim araçlarını kişisel
mülkiyetinize geçiremezsiniz!
Çünkü onları siz yaratmadınız.
“İmtihan” bahanesi, malı götürmenin, emanete hıyanet etmenin
gerekçesi olamaz. Allah’ın ülkesinin servet (emvâl) ve kuvvet (egvât)
kaynakları yani yeryüzünün üretim araçları “zenginlerin
insafına”bırakılamaz. Günün birinde yoksullara acımaları ve insafa
gelmeleri beklenip durulamaz. Zaten ne böyle bir “hakları” ne de böyle
bir “ayrıcalıkları” vardır.
Görevi kötüye kullanmış yani emanete hıyanet etmişlerse yapılacak iş,
tıpkı bir ülkede bakanların görevi kötüye kullanması ve emanete hıyanet
etmesindeki gibi gayet basittir.
Böylesi durumlarda isteyenlerin/muhtaçların (sâilîn), mahrumların
(mahrumîn) ve ezilenlerin (mustaz’afîn) organik ve uyanık gücü “Pençe-i
Ali’deki şimşir aşkına” harekete geçer. İslam’da devlet, adalet ve
mülkiyet düzeni bunun için vardır. Hz. Peygamber’in, Hz. Ömer’in ve Hz.
Ali’nin icraatları esin kaynağı olmak için yeterince açıktır.
Demek ki...
Dağların bile üstlenmekten korktuğu o emanette, tüyü bitmemiş yetimin,
işçinin, emekçinin, yoksulun, mahrumun, muhtacın hakkı (havaic-i
asliyesi) vardır. Dağlar, yer ve gökler onun için üstlenmekten korkuyorlar.
Cehl ve zulm tabiatımız bunu görmemize engel oluyor.
Demek ki...
“Görevi” gözümüz kesmiyorsa “emanete” talip olmuyoruz. Şartlarını
(hakça bölüşüm, kardeşçe paylaşım, rıza, infak, karz-ı hasen, i’ta, kenz
yasağı vb.) yerine getirerek ancak emaneti üstlenebiliyoruz.
Aksi halde yerin, göklerin ve dağların yaptığını yapıyor; ürküyor, titriyor ve
“Bu beni bozar” deyip yerimize oturuyoruz.
Bakın dağlar nasıl oturuyor.

Free download pdf