Ardından da “Ey Âdem’in çocukları!” şeklinde genel bir hitapla adeta
insanın, iyiliğin, kötülüğün, varlığın, yokluğun, yaşamın, ölümün,
geçmişin, geleceğin anlamı budur!” denerek tüm insanlık kıssanın çizdiği
çerçeve içinde yeniden var olmaya/olmaya/oluşmaya çağırılmaktadır...
(ikinci sahne Yerdeki diyalog)
ALLAH: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada ne acıkırsın, ne
çıplak kalırsın, ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın. Dilediğiniz
yerden yiyin; ancak şu ağaca sakın yaklaşmayın. Aksi halde zalimlik etmiş
olursunuz. Şeytan senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten
çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun.
ŞEYTAN: (Ayıplarını kendilerine göstermek için fısıldayarak) “Rabbinizin
size bu ağacı yasaklaması melek/melik olmanızı ve burada temelli
kalmanızı önlemek içindir. Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve
yıkılmayacak bir mülke sahip olmanın yolunu göstereyim mi? Yemin
ederim, sizin iyiliğiniz için söylüyorum.” (Şeytan ikisini de boş sözlerle
aldattı. Adem Rabbine asi oldu, yolunu şaşırdı. Böylece ayıp yerleri
göründü de cennet yapraklarıyla örtmeye çalıştılar.)
ALLAH: “Ben size o ağacı yasaklamamış mıydım? Şeytan size apaçık bir
düşmandır dememiş miydim?”
ÂDEM VE EŞİ: (Adem Rabbinden bir takım kelimeler aldı. Rabbi de onu
seçti, tövbesini kabul etti ve doğru yolu gösterdi) “Ey Rabbimiz! Biz
kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve acımazsan perişan oluruz.”
ALLAH: “Birbirinize düşman olarak gidin. İşte size bir süreye kadar
barınma ve geçinme yeri olacak yeryüzü! Orada yaşayacak, orada ölecek
ve orada diriltileceksiniz. Artık Benden size bir yol gösterici geldiğinde kim
ona uyarsa onun için korku ve hüzün olmayacaktır.” (Bakara; 30–38,
A’raf; 11–24, Hicr; 21–44, İsra; 61–65, Kehf; 50–51, Taha; 115–127).
Görüldüğü gibi ikinci sahne “cennet” ile başlıyor. Birinci sahne ilahi
zamandan/Allah’ın katından (semavi prolog) bir sesleniş idi. İkinci sahne
ise “yeryüzündeki” cenneti, oranın nasıl bir yer olduğunu ve orada
kalmak/kaybetmemek için neler yapılması gerektiğini anlatıyor.
Terim olarak “yemyeşil bir diyar, yeşillik ve ağaçlık bir bölge” anlamına
gelen cennetin, kıssanın mesajı açısından antropolojik ve sembolik iki
anlamı olduğu anlaşılıyor.
1- Antropolojik açıdan “cennet”, yeryüzünde bir bölgedir (Ebu
Müslim). Bu durumda ilk insan veya insanlar “yeryüzünde” yaratılmış
olurlar. “Öbür dünyadaki cennette yaratılıp bu dünyaya düşme/kovulma”
şeklindeki Hristiyan algısı “ilk günah” doktrinini tazammun ettirdiğinden
kabul edilebilir değildir. Bu durumda Adem ve eşi UFO iddialarında olduğu