Kuran Kıssalarından Ne Anlamalıyız

(Arzum) #1

gibi dünyaya gökten iniş yapmış uzaylı bir takım yaratıklar gibi oluyor.
Halbuki düşme/kovulma ile “İsteneni (ideal olanı) yapmazsan, konumunu
yitirirsin, kaybedersin” denmek istenmektedir. Bunun bize örnek olacak ilk
örneği yeryüzünden veriliyor. Zira Adem soyu yeryüzünün bağlık,
bahçelik, yeşilliklerle dolu bir bölgesinde ortaya çıkmışlardır. “Bir zamanlar
insanlık tek bir topluluktu. Aralarındaki kin ve düşmanlıktan dolayı
anlaşmazlığa düştüler.” (Bakara; 213) ayeti de bunu gösterir.
Kıssada “Sen ve eşin cennette ‘iskân’ edin” denmesi, insanların çoğalmaya
başladığı, sakinleri insan toplulukları olan yeryüzündeki bağlık, bahçelik bir
bölgeyi anlatmaktadır. Fakat bu yerin neresi olduğu konusunda rivayetler
muhteliftir. Antropolojik ve sosyolojik verilerle desteklenen en güçlü iddia
jeoloji tarihinde bir zamanlar yemyeşil bir diyar olarak gösterilen “Mekke”
şehri civarı olduğudur.
İkinci sahnede “Adem” ev (beyt) yapan, hukuk (şeriat) ve ahlak kaideleri
üreten “insan türünü” temsil etmektedir. Daha önce insanımsı varlıklar
evsiz (ailesiz), hukuksuz (can, mal, ırz, emanet, sözleşme kavramları
olmadan) ve ahlak kaideleri (insan eti ve leş yeme, kan içme, zina, ensest
yasağı vs.) olmadan yaşıyorlardı. Böyle anılmaya değer bir şey olmadan
üzerlerinden uzun zamanlar geçmişti. Nihayet “insanoğlu” akıl, bilgi, bilinç
ve konuşma yetenekleri ile donatılmış olarak aile, hukuk ve ahlak
üretmekle anılmaya değer hale geldi ve tarih sahnesine çıkmaya başladı.
Ev yaparak, hukuk ve ahlak kaideleri üreterek medeni hayata geçiş
sağlandı. İnsan hayvanlıktan, şehir ormandan ayrıldı.
Demek ki “Adem ve eşi” bu süreci başlatan (ve şu an bu süreci yaşayan)
insanların ortak ismi oluyor. “Tek bir topluluk” halinde yaşadıkları, “aç”
kalmadıkları, “çıplak” olmadıkları, “susuzluk” çekmedikleri ve “güneşin
sıcağında yanmadıkları” ve “yasak ağaçlara” yaklaşmadıkları yer de onların
cenneti.
Demek ki kıssaların anası “yitik geçmişi”, bize “ideal gelecek” olarak
yeniden inşa ediyor. “Geleceğiniz yitirdiğinizdedir” diyor. Kadim dini
metinlerde “atılmışlık”, “düşmüşlük”, “kovulmuşluk” olarak ifade edilen
kötümser yaklaşım, aslında, hep o yitik ideale ulaşamama hüznünün
terennümleridir.
Şu halde Mekke’deki ev (beyt), bu nedenle “Evvelu’l-beyt” (İlk ev) veya
“Beytu’l-atîk” (En eski ev) dir. İnsanlaşmanın başladığı, eve dayalı medeni
hayatın kurulduğu yer anlamındadır. O evi yapan da Adem ve eşi ile temsil
edilen medenîlerdi. Bu nedenle İslam’da hacc ilk eve yönelik yapılır.
Namazlar ilk eve yönelerek kılınır. Ev’in etrafı tavaf edilir, böylece Ev’e
dayalı yaşam yüceltilir. Bu manada İslam’da haccın çok derin anlamları
vardır ve her bir ritüeli (nusuk) bir insanlaşma gösterisini ifade eder.


2- Kıssadaki sembolizm açısından cennet ise “ebedi ve ideal ülke”
anlamındadır. Burası, en küçüğünden büyüğüne bir “ev” (beyt) olabileceği
gibi, bir “mahalle”, bir “şehir”, bir “ülke” veya bir “dünya” olabilir...
Çünkü cennet buralardan kurularak başlar. Dikkat edilirse kıssada cennet
kurulmuş, tesis ve inşa edilmiş varsayılmaktadır. “Sen ve eşin cennete
yerleşin” bunu ifade eder. Var olan, kurulmuş bir cennet var.

Free download pdf