Kuran Kıssalarından Ne Anlamalıyız

(Arzum) #1

Semavî prologla ilişkiye geçmemiz (tümüyle gerçeküstücü anlatım
olduğundan) semboller ve kavramlar üzerinden mümkünken, dünyevî
diyalogun izini sürmemiz, (toplumsal gerçekçi anlatıma yer verildiği için)
olup bittiği yeri bulmamız mümkün hale gelmiştir. Çünkü artık
insanoğlunun ortaya çıkışı yeryüzünün tozuna toprağına bulanarak
başlamış oluyor.
Hıristiyanlıktaki “cennetten düşüş”, Âdem ve eşinin cennette işledikleri ilk
günah yüzünden tüm insanlığın ölüme mahkûm edilmesi, ölüme mahkûm
edilen insanlığı kurtarmak için de Tanrı’nın bizzat kendi oğlu “suretine
bürünerek” kendini çarmıha germesi ve böylece kurtuluş kapısını açmış
olması... Tevrat’ta geçtiği gibi işledikleri suç yüzünden bütün kadınlar
çocuk doğururken acı çekmeye, kocası tarafından yönetilme cezasına,
bütün erkekler de hayat boyu geçim derdi ile boğuşmaya, ancak emek
vererek hayatını kazanabilme cezasına, bütün yılanlar da Havva’yı yoldan
çıkardığı için evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisine, karnı üzerinde
sürünme ve hayatı boyunca toprak yeme cezasına çarpıtılmış (Tekvin:
2/4–24, 3/1–21) olması...
Bütün bunlar aslında sembolik dini anlatımlardır.
Fakat mecaz, avama inince hakikate kalbeder.
Yahudi, Hristiyan ve Müslüman avam zihni, basbağı kıssada Adem ve
Havva’nın işledikleri ilk günah sonucu cennetten kovulup, yeryüzüne
‘paraşüt’ ile iner gibi indiğine inanıyor.
Bu noktada Hıristiyan teolojisinin kıssanın birinci sahnesine, Yahudi
teolojisinin de ikinci sahnesine üstelik tuhaf teolojiler üreterek
yoğunlaştığını görüyoruz. Nitekim Tevrat’ın hiçbir yerinde kıssanın birinci
sahnesi (semavî prolog) geçmez. Adam ve eşinin Aden adı verilen
bahçedeki maceraları öne çıkarılır. Kitab-ı Mukaddes geleneğinde insanlık
tarihi Âdem ve eşinin cennetten veya Aden’deki bahçeden kovulmalarıyla
başlar. İnsanlık macerası bu kovulmanın tarihidir. Kurtulmak için ya
Tanrı’nın seçtiği millete (İbranîlere) hizmet etmeli veya İsa’nın dönüşünü
bekleyen kiliseye sığınmalıyız. Aksi halde ebedi lânet bizimle olacaktır (!).
Oysa Kuran’da birbirini tamamlayan her iki sahnesiyle kıssayı, bu ayetleri
okuyan herkesin kendi hayat macerasının duyulur ve akledilir kavramlarla
kişileştirilmesinden (semavî prolog) ve bunun insanlığın doğal halindeki bir
örneğinin gösterilmesinden (dünyevî diyalog) ibaret görmek
gerekmektedir.


Demek ki kıssaların anası, geçmişte öykülendirme yöntemi ile aslında
gelecek tasavvuru inşa etmektedir. Demek ki bizler için cennet “aç”
kalmayacağımız, “çıplak” olmayacağımız, “susuzluk” çekmeyeceğimiz ve
“güneşin sıcağında yanmayacağımız” ve “yasak ağaçlara” yaklaşılmayan
bir ebedi ve ideal ülkedir. Kur’an buna evrensel adalet ve barış yurdu
(daru’s-selam) diyor: “Allah daru’s-selam’a çağırıyor” (Yunus; 25).
Bunlarla ne denmek istendiği yukarıda açıklanmıştı.
Kanımca tanrısı “Mamon” (para/mülk) olan bir dünyanın alternatifi ancak
buralardan çıkabilir. İnsanlığın geleceği açısından tanrısı “Hakk”
(gerçek/adalet) olan bir dünyaya geçişten başka bir yol kalmamıştır.

Free download pdf