Kuran Kıssalarından Ne Anlamalıyız

(Arzum) #1

içinde yutuvermiş. Sihirbazlar yedi defa secdeye kapanmış, Firavun yedi
gün yedi gece sarayından çıkamamış. Ya, işte böyle evlat, Musa ermiş
muradına biz çıkalım kerevetine...


Kıssa: (der ki) Firavunlar, Mısır’da sihirbazlık tekniğini kullanarak sır,
gizem ve büyüye dayalı akıl dışı (gayr-ı reşid) bir yönetim kurmuşlardı.
Sihirbazlar, dönemin yüksek teknokratları ve kimyagerleri olarak Firavuna
bu yolla hizmet ediyor ve halkı yaptıkları büyülerle korkutuyorlardı.
“Firavuna itaat etmezseniz, sizi de bu şekilde böcek yaparız” diye asayı
yılana çevirme gösterileri yapıyorlardı. Kurutulmuş bağırsağın içine cıva
dolduruyorlar, yılan şeklinde boyuyorlar, sıcak yere atınca birden hareket
ediyor ve yılan gibi görünüyordu. Halk da cehaletinden bunların tanrı
tarafından onlara verilmiş çok özel bilgeler olduğunu sanıyordu. Bu
korkuyla sihirbazları kutsuyor, Firavuna da tanrı diyerek tapınıyorlardı...
Musa işte bu düzeni deşifre etti. Bunun özel tanrı bilgisi olmadığını,
sıradan bir sihirbazlık numarası olduğunu, fakat halkın bunu bilmediğini,
bunu öğrenmesi için herkesin toplandığı bir yerde bunun böyle olduğunu
göstereceğini söyleyerek meydan okudu. Ve gerçekten de öyle olduğunu
gösterdi. Çünkü kendisi bunu daha önce “İnsanoğluna eşyaya isim verme”
(öğrenme) yeteneği sayesinde öğrenmişti.
Allah’ın Musa’ya apaçık ayetlerini vermesi bu demekti...
Sihirbazlar kendi yaptıklarını Musa’nın da yaptığını görünce hayretler
içinde kaldılar ve bütün karizmaları yerle bir oldu. Halkın gözünden
düştüler, sahtekârlıkları ortaya çıktı, umutları boşa gitti. O gün rezil oldular
ve Musa’nın o atışı bütün umutlarını, beklentilerini, hayallerini yedi yuttu.


Örnek 3: Süleyman’ın cinleri, kuşları, karıncaları
Mucize: (der ki) Hz. Süleyman Allah’ın izni ile kuşlarla, karıncalarla
konuşurdu. Cinlerden askerleri vardı, onları mabet yapımında çalıştırmıştı.
Cinlerden bir ifrite Belkıs’ın tahtını göz açıp kapayıncaya kadar (ışınlama!)
yoluyla bir kaç saniyede getirtmişti. Allah, Süleyman’a herkesi hayretlerde
bırakan daha nice mucizeler vermişti. O muhteşem mülke böyle böyle
sahip olmuştu.


Masal: (der ki) Bir varmış bir yokmuş, zamanın behrinde bir Süleyman
peygamber varmış. Mülkü öyle büyük öyle büyükmüş ki emrine cinler,
periler, kuşlar, karıncalar girmiş. Rüzgârlı gemileri denizde yürütürmüş.
Atlarla hasbihal edermiş. Sarayı yedi kat göğe değer hale gelmiş. Altı yüz
cariyesi varmış. Günlerden bir gün, bir cin dayandığı bastonuna
dokununca düşmüş ve öldüğü öyle anlaşılmış... Ya, işte böyle evlat, neyse,
ben kalkayım artık, gerisini sonra anlatırım. Süleyman ermiş muradına biz
çıkalım kerevetine...


Kıssa: (der ki) Süleyman merkezi Kudüs olan bir devlet kurmuştu.
Böylece bölgeyi bir adalet ve barış yurdu (Daru’s-Selam) haline getirmiş
ve bunun için Kudüs’e bu anlamda Jerusalem denmişti. Güneyde Sebeliler
(karıncalar), kuzeyde Hititler (kuşlar), doğuda Babilliler (cinler/periler) ve
batıda Fenikeliler (yelkenli gemi ve rüzgârlar) emrine girmişti. Çünkü bu

Free download pdf