çıkarsınlar... Bak bütün bunlar kendiliğimden yaptığım işler değil. İşte
senin bir türlü anlayamadığın olayların iç yüzü!” (Kehf; 18/65-82)
Bu kıssa üzerine “Hz. Hızır” adı altında zengin bir efsane üretildiğini
görüyoruz. Sır ve tılsım anlatılarına yatkın eski dünya dinlerinin iyiden
iyiye etkisi altındaki dini dünyamızın, böyle bir kıssayı hiç kaçırmayacağını
söylememe bile gerek yok.
Hâlbuki bilge kişinin Hz. Musa’ya nasihat olarak “anlattığı”, Kur’an’ın da bu
iki kişi arasında geçen diyaloğu üçüncü taraf olarak “aktardığı” kıssadan
çıkarılması gereken ders şudur: Her an her yerde olan, zamanı ve mekanı
kuşatan, tarihe bütün yelpazesi ile bakabilen, her şeyi aynı anda bilen ve
her şeyi aynı anda (senkronik/hemdem) gören büyük bir yüce güç var:
Allah!
Biraz daha açalım...
Allah’ın oluş ve akışın bütününe , zamanın her anına, mekanın her yerine
ve bütün yelpazesi ile tarihin tümüne birden baktığını düşünün...
Milyarlarca insanın nereden nereye gittiğini, kimin ne niyetle ne iş
yaptığını, kimin nereye hangi amaçla yol aldığını aynı anda gören, bilen ve
duyan bir büyük kuşatıcı (muhît) güç var... Balıkların denizin koynunda
gezinmesi gibi, insanları da adeta avucunun içinde gezindiren bir muhit-i
ekber (büyük kuşatıcı) var. Olaylar avucunun içinde olup bitiyor. Bütün
her şeyle canlı bir temas halinde. Her şeyi, her fısıltıyı, her kımıltıyı anında
görüyor. Gemiyi delenle gemiye el koymaya geleni, büyüyünce anne
babasını kafir yapacak genç ile şu an salih olan anne babayı, duvarın
altında gömülü hazine ile hazinenin sahibi yetim çocuğu zamanı ve mekanı
farklı olmasına rağmen aynı anda gören, doğururken ölen anne ile
doğarken ağlayan çocuğu, elli sene önce doğanla, yüz sene sonra öleni,
tepeden inenle tepeye çıkanı, dağın arkasından gelenle önünden dolananı,
Çin’de uçan kelebekle Meksika’da sürünen karıncayı, denizde yüzen balıkla
havada uçan kartalı, tavşanı kovalayan avcı ile çalının kenarına saklanan
ceylanı, Ege denizine girenle Hint okyanusundan çıkanı, havayı Afrika’da
soluyanla Sibirya’da soluyanı aynı anda gören, aynı anda bilen bir Yüce
Kudret var...
İşte bu kıssada insanlara Allah’ın böylesi bir güce sahip olduğu “Bilge kişi”
anlatısı üzerinden kavratılmak isteniyor.
Bu tür bilme ve görmelerin bir insanda ortaya çıkması ise, bu, Hz. Yusuf
gibi kişinin olayları yorumlama gücüne (tevilu’l-ehadis) sahip olması,
gelişmeleri önceden kestirmesi manasına gelir. Türkçede “sezmek,
kestirmek, farkına varmak, dört adım sonrasını görebilmek” dediğimiz şeyi
çağrıştırır. Böylesi bir yetiye sahip olmak için insanları ve olayları iyi