okumak, gelişmeleri iyi takip etmek, oluş ve akışa derinlemesine nüfuz
etmek gerekir.
Keza kıssa bize Hz. Musa’nın Mısır’dan ayrı kaldığı yıllarda ciddî bir hazırlık
dönemi geçirdiğini de çağrıştırıyor. Çok büyük olasılıkla Hz. Musa, Firavun
İmparatorluğu’nun dayandığı sır, büyü, tılsım ve asa ideolojisini bu
dönemde çözmüştür...
Kıssada kullanılan dil ve üslûp çoğumuzun aşina olduğu tipik bir doğu
anlatım sanatı olan “kıssadan hisse” formunu çağrıştırmaktadır: “Az
gittiler, uz gittiler, dere tepe düz gittiler.” diye başlayıp “Derken birinci
tepede bir adama rastladılar, ikinci tepede bir koyun gördüler, üçüncü
tepede de bir ağlayan bir kız...” diye genişleyen ve sonunda anlatıcının
sözü alarak “Dinle evlât, birinci tepedeki adam şuydu, ikinci tepedeki
koyun buydu, üçüncü tepedeki ağlayan kız da şu şu...” diye sonuçlanan ve
en sonunda da “Gelelim kıssadan hisseye...” diye biten o bilgelik dolu
anlatılar...
Bu bir anlatım sanatı olup hadislerde çokça görüldüğü gibi Musa ile bilge
kişi arasındaki anlatımın da böyle olduğu anlaşılıyor. Yani bilge kişi
Musa’ya “bilgece” öğütler vermekte, “Düşün ki seninle bir gemi gördüm,
sonra bir çocuğu öldürdüm, sonra yıkılmakta olan bir duvara rastladım...”
diye anlatmaktadır. Musa ise her seferinde “Bu nasıl olur?” diye
sormaktadır. Nihayet sonunda sözü olan bilge “kıssadan hisseyi”
çıkarmakta ve “Her şeyi bilenin ve görenin, her yerde aynı anda olanın
Allah olduğu ve O’nun bilgisinin zamanı ve mekânı tümüyle kuşattığı”
dersini vermektedir.
“O zaman bütün kıssalar da böyledir” denirse, yukarıdaki “toplumsal
gerçekçi” ve “gerçeküstücü” öykülendirme diye ikiye ayırarak anlattıklarımı
tekrar okuyunuz.
Toplumsal gerçekçi öykülendirme tarihte, hayatta ve tabiatta karşılığı
olandır, fizikle ilgilidir. Gerçeküstücü öykülendirme ise, tarihte, hayatta ve
tabiatta karşılığı olmayandır, metafiziği (idrak edilemeyeni) kavratmak
içindir.
İşte Musa’ya Bilge kişinin “gerçeküstücü” bir tarzda anlattıkları, “toplumsal
gerçekçi” bir tarzda ayetleştirilerek diyalog haline getirilmekte ve “geçmiş
zamanda öykülendirme” yapılarak aktarılmaktadır. Burada Allah anlatıcı
değil; anlatılanı aktarıcıdır. Anlatıcı Musa’nın karşısındaki Bilge kişidir.
Tıpkı Hz. Peygamber’in yazının girişindeki örnek rivayette geçen anlatısının
Bilge kişininki gibi ayetleştirilseydi “Sonra gittiler, Muhammed bunlar kim?
deyince, o iki kişi şöyle dedi” şeklinde anlatılacağı gibi...