yazmağa başlardı.
İşte meşhur murabbaı da böyle bir gecenin mahsulü idi.
Yine kendi erkek sesini dile getiren aruzun dörtlü mefaiylün
vezniyle:
"Değişmez fen mi vardır, müstakir eşya mı kalmıştır?
Delili sâbit olmuş binde bir dâva mı kalmıştır?
Deme insana mâlûm olmadık mânâ mı kalmıştır,
Eğer meçhul ararsan her işin encâmı kalmıştır.
Sipihrin bahtını, ikbalini hep pâyümâl ettim.
Hamiyet mesleğinde terkü evladü ayâl ettim.
Hayatımdan muazzezken vatandan infisâl ettim
Sebatü azme hail bir denî dünya mı kalmıştır?"
Kemâl bu murabbaın sonunu vatana döndükten, Mağosa’ya
sürgün edildikten sonra tekrar sevdiklerine kavuştuğu
zaman getirmiştir:
"Mematı görmedim ömrümde bir inkâr eder mezhep
Fenadır, bir fena dünyadayız, intacı her matlep
Firakı, bahsi nefyi, kadrü namusumla gördüm hep
Cihanın bir belâsından bana perva mı kalmıştır?
Musırrım, sâbitim, tâ can verince halka hizmette,
Fedakârın kalır ezkârı daim kalbi millete,
Denir bir gün gelir de sayei feyzi hamiyette
Kemal’in sengi kabri kalmadıysa nâmı kalmıştır."
YUSUF MARDİN
Taha Toros Arşivi, 506785