konulmuş ve Maiyet vapuruna yerleştirilmişti. Ekrem Bey
de yolcu vapuru ile Çanakkale’ye gelip oradan Gelibolu'ya
gidecek bir vapur aramışsa da bulamamış, Âsaf Paşa haber
aldığından kendi botu ile Gelibolu'ya göndermişti.
O gece orada kalınarak ertesi günü, mutasarrıf beyin
arabası ile Bolayır'a gidildi. İki gece, orada Şehzade Gazi
Süleyman Paşanın türbesi bitişiğindeki odada kaldım.
Üçüncü günü. Maiyet vapuru körfezde göründü. Vapurun
sancağı yarıya indirilmişti.
Ben, ayağımdaki arıza sebebiyle, sahile kadar inemedim.
Bir bölük kadar askerle, Bolayır'ın çocukları, Ekrem ile
beraber indiler. Mübarek tabut gelinceye kadar ben inişin
başında bekledim. Oradan tabuta refakat ederek, türbeye
kadar geldim.
Kapıda bulunan bir müfreze asker tabutu selâmladı. Göz
yaşları sel gibi akmaya başladı. Ben ise kendimi bilmeyecek
bir hale geldim. Yanımdaki bir odaya götürdüler. Bilmiyo-
rum, oranın âdeti midir? Bir kurban getirip, mezarın
üstünde kestiler ve kanını mezara akıttılar.
Mukaddes tabut, mezara indirildikten sonra artık orada
işimiz kalmadığından, hemen Gelibolu’da, hazır bulunan
vapura binerek İstanbul'a döndük."
KEMAL'İN TORUNLARI
Şimdi, Namık Kemal ailesinin devamını, kızı Feride ile oğlu
Ali Ekrem’in ve bunlardan olan çocukları, eski fotoğraflarla
izleyelim. Evvelâ, şurasını hemen belirtmek isterim ki,
Namık Kemal’in kızı Feride"nin fotoğrafı yoktur. Neden?
Namık Kemal, huyu itibariyle fotoğraf çektirmekten,
fotoğrafçı önünde uzun uzun poz vermekten hazzetmediğini
yakınlarına çoğu zaman ifade etmiştir. Hatta: "Fotoğrafçıya