bize. Özünde ve bileşimindeki insancıl aşk, bir doğa dokusu
gibi durur. Bu doğa dokusuna iyice bakmalıyız. Bu doğa
dokusunu iyice öğrenmeliyiz.
Onun şiirindeki derinliğe, söyleyiş güzelliğine yüksele-
bilirsek, bir ozan yaşamına gireriz birden bire. Yunus'u her
okuyuşumda, yeni yeni değerler bulurum, daha önce bunun
nasıl ayrımında olmamışım, diye şaşarım kendime. Her
seferinde mavi göğe açılan ya da tüm güzellik ve tüm
anlamı getiren yeni yeni pencereler bulurum onda. Yani her
okuyuşumda onu yeniden keşfederim.
Öyle sanıyorum ki şiirimiz yeni bir döneme giriyor.
Toplumsala yönelen şiirimiz, 1968 yılında ulusal hatta
evrensel, aydınlık bir çizgiye giriyor. İlkin soyuta yaslanan
ozanlara bakın. Bunalımdan sıyrılma başladıklarını görecek-
siniz. Daha doğrusu çıkmazda olduklarını anladıklarına
ilişkin belirtiler var. Sonra, ağır baskı koşullarından geçen
toplumcu ozanların yeni şiirlerini okuyun. "Çağından haberli
olmak" diye bir şey var ya, ivediyle ona, onun atmosferine
giriyor bu ozanlarımız. Ne Nazım Hikmet şiirini küçültme,
ne bizlerin toplumsal şiirimizi yadsımak çabaları, bir
gerçeğin özüne dayanmadığı için boşunadır, diyorum ben.
Daha Cumhuriyet döneminin şiiri tam olarak tartışıl-
mamıştır. Değerler gerçek yerine oturtulamamıştır. Yeni
yeni başlıyoruz, başlayacağız bu işe. Anılarla Yunus Emre
şiirinin içinden geçip, onun şiir serüvenini anlamak ne
kadar gerekli bugün, diyorum. O, yüzyılların ötesinden bir
şiir çekisi, yürekli bir ozan çilesi koyuyor karşımıza,
Yunus'un rahlesinin önüne oturup, divanına yüz sürerek,
halk şiirindeki dünyamızı yeniden öğrenmeliyiz.
ÖMER FARUK TOPRAK
(Ömer Faruk Toprak'ın Kaleminden Portreler, S. 139-143)