mokrasi, kitlesel destekli barış isteği olunca bu operasyonlar
yapılmıştır. Bunlar, AKP iktidarının bu görüşmelerden çözüm
düşünmediğinin, çözüm öngörmediğinin en somut işaretleri-
dir.
- Buna rağmen siz bu süreci 2010’daki referanduma kadar
yürüttünüz...
- Bu Barış Gruplarının gitmesi, sonrası, hükümetin tutumu,
partinin kapatılması, milletvekilliklerinin düşürülmesi, siyasi
soykırım operasyonlarıyla birlikte artık Kürt sorununun çözü-
münün olmayacağının ortaya çıktığı bir süreçtir.
Bu süreçte Önderlik de İmralı’da AKP iktidarının bir çözüm
politikasının olmadığını görüyor. AKP çözmüyor, bir nevi çü-
rütmeye bırakma süreci yürütüyor. Önderlik de böyle değer-
lendirmeler yaptı. Önderlik bu dönemde yaptığı çağrılarla
dördüncü döneme girildiğini söyledi. Yeni bir değerlendirme
yaptı. Bizim mücadelemizin dördüncü dönemine girdiğini, artık
mücadeleyi sonuca götürme süreci olduğunu söyledi. Yani top-
lumu örgütleme ve çözümü kendi örgütleme gücümüzle sonuca
götürmeyi esas alan bir süreçti. Bu çerçevede biz 31 Mayıs
2010’da bir hamle yapma kararı aldık. Esas olarak serhildanlara
dayanan bir halk hareketi geliştirme kararı aldık.
Biz karar aldık ama diğer yandan da demokratik, siyasal
yollardan çözülebilir mi tereddüdü vardı. Sanki o durum örgütte
biraz tereddüt yaratmıştı. Karar alındı fakat çok etkili
pratikleşmedik. Haziran, Temmuz’da etkili pratikleşmedik.
Eylemler yapmak istedik. Bakur’da yapmak istediğimiz bazı
toplumsal eylemler istediğimiz düzeyde olmadı.
AKP iktidarı o süreçte görevlileri yine Önderliğin yanına gön-
deriyor. Ağustos ayıydı. Önderliğe diyorlar ki, ‘ateşkes yapın, biz
referandumdan sonra adım atarız.’ Bizzat Hakan Fidan gidiyor,
Önderlikle konuşuyor, Önderlik de referandumun sonrasına ka-
dar süre tanıyor. Referanduma kadar Önderlik ateşkes yapılma-
sını istedi. Onlar Önderliğe, referandumdan ‘evet’ çıkarsa adım
Kürt sorununun çözümüne ‘çözüm süreci’ operasyonu