Daha ilk okulda, güzel türkçeyi hecelemeye
başladığım ve dilden, kendi ruhumu
besleyen gıdalar elde etmeye çalıştığım o
belirsiz saatlerde, kendimi çok kez, bir yaz
güneşinin açıp araladığı bu kapıdan bir içli
sofraya bırakmıştım. Türkçeyle ilk dil değdir-
diğim ve onun sonsuz lezzetini henüz
tatmaya başladığım o hatırasız saatlerde,
Tevfik Fikretin yemişleri, dilimizden devşir-
diği o ışıklı ve tatlı yemişler beni, içlilik ve
kendi dünyam bakımından iyice doyururdu.
Bu yemişlerde çocuklar için dikilmiş küçük
fidanların, çocuk boylarına uyarak en alt
dallarına bağışladıkları o kalb coşturan
yemişlerin sevinçli hali vardı. Boyum yetiş-
tiği için ve kendim istediğim zaman,
gönlümce koparabildiğim için, bu yemişlerde
eşsiz bir lezzet buluyor ve artsız arasız
çocukluğumu aç bularak, güneşi yetesiye
içmiş bu yemişlerle besleniyordum.
Hürriyete, kardeşliğe ve sevgiye ait
sonradan, bizim bütün kişiliğimize değer
veren ne kadar yüce duygu varsa, bir ilk
çekirdek gibi hep bu Tevfik Fikretyemiş-