Mühendis olmalı mutlak şu ak sakallı adam,
Zemine, daire şeklinde attı bir balgam.
Abanmış olduğu bir yamrı yumru değnekle
Mümâslar çekerek koydu belki yüz şekle!
Hayır, sanatkâr pislikle de oynar. Ama böyle
deli pisliğiyle oynar gibi değil, tıpkı kimyager
titizliğiyle, kendisi tertemiz kalarak!..
Mehmet Âkif Beyde güzelle çirkin, büyükle
küçük yanyanadır. Bu da galiba çok
yazmaktan... Bir de, onun, yalnız Allahını,
Peygamberini, vatanını, milletini sevmiş
olması, kalbinde başka aşka yer kalmaması,
sanırım eksiklerinden biridir.
Âkif, kaba görünüşünün adamı değildi.
Zarifti, hazır cevaptı. Bir gün, Neyzen
Tevfik'e öğle yemeğine dâvetlidir. Gider.
Berbat bir han odası. Sofraya oturmadan
önce muslukta elini yıkar. Neyzen havlu
getirir. Ama Âkif silmek istemez, havada