Zaten onun yaratılışı da yaptığını bırakmaz
ve söylediğini yapar bir insan meziyetini
taşıyordu.
Sırası gelince anlatılacağı gibi güzel
sanatlardan tiyatroyu Adana sahnesine o
getirdi.
Garbi ve medeniyeti yalnız dili ve dini başka
olduğu için ebedî bîr düşman addeden o
günün zihniyetine bir darbe indirdi. Ve her
memurun Fransızca öğrenmesi için hükümet
konağında bir dershane açtırdı.
Uçsuz , bucaksız Adana ovasından (Seyhan)
nehrinin sessiz akışına o susmadı.. Yağmur-
suzluktan ve kuraklıktan ektiklerini bile
biçemiyen çifçinin göz yaşına o da ağladı.
Fennî kanallar açtırarak Seyhanın
(Çukurovayı) sulamasını ve buraya verilen
(Altınova) vasfının bihakkın yaşatılmasını
istedi. Bir kanal projesine teşebbüs etti.
Fakat bu emeline kavuşmadan öldü.