senin sazıntıların

(mehmetmuhlis) #1

Söyleşi


O gece yine söyleşiyorduk.
Renkten renge dönüyordu zaman
dönüyordu zaman düşlerden lekesiz özlemlere ve kendi karanlığından
korkan yollara.
O, yine anlatıyordu
yine anlattı
yine anlattı
uzun uzun.

Sonra kadehinden kocaman bir yudum aldı, gözlerine hiçbir zaman
anlamadığım ve ömrümce de anlayamayacağım o kederli sabit bakışı
yerleştirip bana dödü :

“ Çocukluğuma doğru yaşlanıyorum ben. Sürmeli masallar anlatarak
kendime ve adımı sayıklaya sayıklaya yoksul sokaklar içinde. Yüreğimden
geçen her sevincin çevresine yüksek duvarlar örerek.
O duvarların hiçbirini asla yıkamadım çünkü onu hâlâ sevdiğimi
biliyordum. Bir kez olsun o duvarları yıkmaya kalkışsaydım önce ben
yıkılacaktım, içimden göçecektim,
içimden kendi içime.

Ve vazgeçtim böylece bu boş sevdadan. Onun sevdasından, o duvarları
yıkma sevdasından. Nasıl olsa günü gelince ölmeyecek miydim, zaten biz
birbirimizi severken aslında sessizce öldürmemiş miydik? İkimiz de
cesetsiz bir cinayetin failleriydik ve herkes sadece kendini öldürmüştü var
olamadığımız bir yerde var olma direnişinin ortasında, yok olmuştuk.
İntiharın öteki adıydı belki de ama ceset yoktu görünürde. İşin kötüsü bir
gün kirlenmiş bir yıldız olup sonsuzluğun kucağında boş boş
dolanacağımızı bile bile, ” dedi.
Yüzündeki tüm çizgilerden süzülerek inen, pırıl pırıl gözyaşlarını,
dudaklarında beliren ve büyüyerek çoğalan o acı tebessüme gömerek.

Pencereye döndüm.
Kendi derinliklerinde boğulan bir okyanus karanlığı sinmişti geceye.

m.muhlis
Free download pdf