Microsoft Word - PROF. DR. NÄ°YAZÄ° KAHVECÄ° FELSEFE MAKALELERÄ°.docx

(Arzum) #1

Eşitlik kavramı, çağımızın ürünüdür. Çağımızdan önce bugünkü anlamda eşitlik
kavramı yoktur. Bu nedenle Kutsal Kitaplar dahil, çağımız öncesinde yazılmış
eserlerde bu eşitlik kavramı bulunmaz. Çağımızın eşitlik kavramına ulaşamamış
kişiler ve toplumlar, algı açısından çağımız öncesinde kalmışlardır demektir. Bu
nedenle eşitlik kavramıyla oluşmadıkları gibi onun ne olduğunu bilmezler.
Neticede eşitlik yazılı olarak siyasal ve hukuki sistemlerde mevcut olsa da
uygulamada bulunmaz. Çünkü onu uygulayacak olanlar insanlardır. İnsanlar, en
yeni kavramları, sahip oldukları algı kalıplarına dökerek algılarlar ve uygularlar.
Algı kalıpları eski kalanlar, yeni kavramları eskiye dökerek uygulayacaklardır. İşte
bu eşitlik kavramını algılayamamış eşitliksizci siyaset, uygulamada kast sistemi
üretiyor.


“Çağdışı insan malzemesiyle, çağdaş işler yapmak imkansızdır.”


Anayasa ve Ayırımcılık
T.C. Anayasası Madde 10: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî
inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde
eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama
geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa
imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Bu Anayasaya
rağmen, en büyük eşitsizlikler Türkiye’de uygulanmaktadır. Türkiye’de de yazılı
Anayasa ve kanunlarda hiç kimseye ayrıcalık sağlanamaz şeklinde yazılıdır. Ama
uygulama tam tersidir.


“Türkiye, yazılı kanunların tam tersini, hem de kanunlara uydurarak
uygulamada en başarılı tek ülkedir.”


İmtiyazlar
Yöneticilere sağlanan ayırımcılık ve imtiyazlar sadece Türkiye’de mevcuttur. Bu
sınıfa mensup olabilmenin tek şartı vardır; o da üst düzey resmi yönetici
olmaktır. Üst düzey işadamı ve bilim adamı olmak yeterli değildir. Bu nedenle
ülkeye en büyük geliri sağlayan iş adamları bu imtiyazdan yararlanamaz. Aynı
şekilde bilimin en üst düzeyi olan kıdemli profesörler dahi bu sınıfa giremezler.
Sadece üniversite yöneticisi olan rektörler bu sınıfa girebilirler. Fakat bürokraside
en üstten aşağı doğru beşinci basamakta olan bürokratlar bu sınıfa girerler. Yan,
bakan, bakan yardımcısı, müsteşar, müsteşar yardımcısı ve genel müdür. Bu
nedenle biliminsanları, bilim yapmak yerine bürokrasiye ve politikaya atlamaya
çalışıyorlar. Neticede bir tane bilimsel icat yapılamıyor.


İmtiyazların Nedeni Nedir
Yöneticiye bu imtiyazlar neden verilir? Bu konuda birkaç soru sorulabilir. Ülkeye
para kazandırdıkları için mi? İnsani kaliteleri arttığı için mi? Ülkenin insani
kalitesini arttırdıkları için mi? Ülke için fedakarlık yaptıkları için mi? Hiçbiri
gerçekleşmemektedir. Tek neden, sadece yönetici olma imkanına kavuşmaktır.


Halk
Halk, çağımızın düşünüş biçiminin ürünü olan bir toplum biçimidir ve demokrasi
ile birlikte vardır. Demokratik sistemlerde ülkenin sahibi ve siyasal iktidarların en
etkin denetçisi halktır. Halk; çağdaş düşünüş biçimine sahip ve olayları kendi
iradesiyle değerlendirebilen bireylerden oluşan toplumdur. Çünkü yöneticilerini
bireyler, tek başına kendi iradeleriyle seçerler. Bu yetiye sahip olmayan

Free download pdf