Çağımızın toplumsal bağı, kültürel farklılıklara yer vermektedir ama insancıllığa
aykırı davranış farklılıklarına yer vermemektedir. Yani kültürel heterojenlik ama
davranış homojenliği gerekir. Nitekim Batı’da bile farklı kültürlerin, kendi
bölgelerini oluşturmalarına, restorantlar açmalarına müsaade edilmekte ama
medeni olmayan davranışlara izin verilmemektedir. Çağımızın tek homojen ve
sabit kimliği, insanlığın çağımızda akılcı ve bilimsel düşünüş biçimi ile ürettiği
“hümanizm”dir.
İnsanlık nereye, Türkiye nereye gidiyor. İnsanlık, dünyada gidilebilecek ileriyi
bitirmiş, uzaya gidiyor. Türkiye, dünyanın yarı yolunu dahi gidememiş, geçtiği
yolu geri gidiyor.
Ramazan Davulu
Bir din algısı düşünün, bütün ibadetlerinde başkalarını rahatsız eden gürültü
içeriyor. İdare hukukunun temel kavramlarından birisi “kamu düzeni” kavramıdır.
Medeni bir toplumda kamu düzeni, “bireylerin güvenlik, huzur ve sağlık içinde
yasamaları durumu” olarak tanımlanır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, kamu
düzeni kavramının “kamu güvenliği”, “kamu huzuru” ve “genel sağlık” olmak
üzere üç unsuru vardır.
Ülkemizde Ramazan aylarında geceleri, saat 03.00’te sokakta davul çalınmakta,
özellikle de davulcu, pencerelerin altına gelince tokmağını daha güçlü
vurmaktadır. Keza sabah saat 05.00’te ekolu ve steorolu hoparlörle okunan
sabah ezanı bebeğinizi uyandırabilmektedir. Örnekleri çeşitlendirmek
mümkündür. Bu rahatsızlık vermeler din adı altında yapılmakta ve sonra da çıkıp
dinimizin insanları rahatsız etmemek için var olduğu safsatası hiç utanılmadan
söylenmektedir. Bunu söyleyenler, maalesef ülkemizde dinin en üst makamlarına
gelebiliyor.
EVRENSELLİK AÇISINDAN
Şimdi bir DİB Başkanı düşünün ki, bu gürültü ve insanları rahatsız etme suçlarını
işliyor, bu kişi hangi yüzle insanlara ahlaklı ve dürüst olmalarını, kul hakkı
yememelerini, başkalarını rahatsız etmemelerini söyleyebilir ki! Halkını
kandırabiliyor ama dünya entelektüel kamuoyunu kandıramadığı için onlar,
İslamofobiye ve ezanofobiye kapılmaktadırlar.
Ezanofobi
Türkiye’de ezanın okunuş biçimi, ezanofobiyi doğuruyor. Çocuklarımız bile, bu
bağırmadan korktuklarını söylerler. Ansızın bağırarak başlanılan ezan, herkesi
ürkütüyor. Sadece bu sebep bile Türkiye’nin AB’ye üç bin yılda girememesine
yeter çağdaş nedendir. İnsanlara huzur ve sükun vermesi beklenen ezan;
huzursuzluk, şiddet ve baskı unsuru kişiliksizliğine düşürülmektedir. Böyle kötü
hasletlerin kullanıldığı bir dinin, insanlara iyi ahlaki hasletler öğretebileceğini
bugünün insan akıl çapı rasyonel görmez.
İslamofobi
Başkasını rahatsız etme gibi sonuçlar doğuran ezan ve salanın mikrofonla aşırı
bağırarak ve uzatılarak okunuş biçiminin sözlü şiddet doğurması, din adı altında
sözlü ve fiziki şiddet uygulanabileceğini gösterir. Bu durumda, Müslüman
olmayanların İslamofobi korkusuna kapılmaları haklılık kazanmaktadır. Aslında
yabancıların İslamofobi değil, Müslümanofobisi vardır. Böyle İslamlı olmayıp,
İslamcı dinin olduğu bir ülke bu korkuya malzeme sağlamaktadır. Yani DİB