Microsoft Word - PROF. DR. NÄ°YAZÄ° KAHVECÄ° FELSEFE MAKALELERÄ°.docx

(Arzum) #1

Türkiye, İslam’ı Allah’ın kimliği olarak algılar. Allah’ın kimliği ile kimliklenmek
gerektiğini sanır. Bu algı, toplumun hem İslam’ı folklorik olarak yaşayan avam
katmanında hem de kafa katmanında egemendir. Çünkü Türkiye, kendisine
kimlik üretememektedir. Türkiye, camiler ve minareler kullanılarak ezan ve sela
ile ortak alanlarda olduğu gibi, okullarda da eğitimin her kademesinde ideolojik-
İslamcılık kimliği eğitimi veriliyor. Bilgi öğretilmiyor. Sonuç ortada, bilginin her
alanında dünyanın sonuncusuyuz. Türkiye, toplumsal varlığını sürdürmek
istiyorsa, bir an önce bu duruma el atmalı ve bu durumu çağdaşlığa doğru
değiştirmelidir.


Dinsel İdeolojinin Felsefesi
İdeolojik din; dini çarpıtma, anlam kaymasına uğratma ve ondan sapmadır. Bu
haliyle ideoloji, dinin epistemolojik yani bilimsel bilgisi ile ilgili bir sorun olur. Bu
durumda, dinin gerçeği bilinmeksizin, dinin kullanılmak istendiği amaca bilmeden
hizmet edilir. İdeoloji; dini, dini ideoloji yapan kişinin zihniyetine dönüştürür. İşte
dini ideoloji olarak kullananlar, dinin ideoloji yapıldığının dindar öznelere
anlatılmasını engellerler, bunu anlatmak isteyenlere ifade özgürlüğü vermezler.


“İdeolojileştirilen şey, asıl amacından uzaklaşır.”


Nominal İslamcılık, Kimlik İslamcılığı ve Türkiye
Kimlik İslamcılığı nominal İslamcılıktır, reel değildir. Yani ismen vardır içerik
olarak boştur. Kimlik eksikliğini İslam’ın ismi ile gidermektir, kendisi ile değil.
Türkiye’nin de en akut sorunu toplumsal kimlik ihtiyacıdır. Çünkü kimlik
üretememektedir. Kimlik, toplumun özgün düşünürleri tarafından üretilir.
Türkiye’nin, çağdaş anlamda kimlik üretecek özgün düşünürleri yoktur. Kendisi
kimlik üretemeyen toplumlar, toplumsal kimlik ihtiyacını başkalarının ürünleri ile
telafi ederler. Türkiye, aslında Arapların İslam adı altında formüle ettikleri dini,
Allah’a mal ederek kendisinin kimliği yapmaya çalışır. Bu kimliğe ısrarla
Allah’ındır demektedir. Çünkü kimliğinin üreticiliğini Araplara mal etmeyi
gururuna yedirememektedir. Fakat sonuçta değişen bir şey olmuyor; kimlik
Allah’ın da olsa başkasınındır. Dinden kimlik yapılamaz. Kimlik ancak toplumun
kendisi tarafından üretilir; sosyolojiktir, teolojik değildir.


Allah’ı, Kuran’ı ve Dini Öğretmek
Müslümanlar, birbirlerini sömürmek amacıyla “Allah’ı, Kuran’ı ve Dini Öğretmek”
sektörü uydurdular. Bu sektörün temeli Kuran’da yoktur. Kuran, bunları öğretme
görevini hiç kimseye vermemiştir. Allah’ın, “Beni insanlara öğretin,” diye bir emri
yoktur. İsteyen kişinin, kendisinin öğrenmesini ister.


“Türkiye’de Kuran, anlaşılması için değil, ideolojiyi sürdürmede
ritüellerde kullanmak için öğretilir.”


Kuran’ı öğretme sektörü de uydurdular. Bu amaçla, “Sizin en hayırlınız Kuran’ı
öğrenen ve öğretendir,” şeklinde çok sayıda Hadis uydurulmuştur. Kuran,
“Kuran’ı öğretin,” diye bir emir içermez ve bu konuda Hadislerin olması da
imkânsızdır. İçeremez de çünkü Hz. Peygamber döneminde Kuran diye bir kitap
yoktu. İkincisi, Kuran Arapça idi ve ilk Müslümanlar Arap idi ve Arapça
bildiklerinden onu anlıyorlardı. Anlamını anlayanlara, kendi dilinde yazılmış Kuran
öğretmek söz konusu olamaz. Ayrıca anlamını anlamaksızın Kuran okuma diye bir
ibadet yoktur. Bu ibadet, Yahudilik ve Hristiyanlık ’tan alınmıştır.

Free download pdf