AHLAK
“Bir fikir, ancak ifade edildiği zaman bir fikirdir.” Stefan Zweig (1881-
1942)
“Ahlak; hayvandan insan üretme işlemidir.”
Çağımızda ve bundan sonra dünyada var olmak isteyen toplumlar, insanlığın 18.
asırda girdiği her alanda geçmişten tamamen farklı yeni aşamayı öğrenmek
zorundadır. Bu öğrenme toplumlar için bir varlık yani ontolojik meseledir. Çünkü
öğrenmeyenler, insanlık çizgisinin bundan sonraki kesitlerine uyum sağlayamayıp
ayıklanıp gideceklerdir. İnsanlığın, tarihin başından beri süregelen ve bundan
sonra da sürecek olan kendi arasındaki rekabetin ayırdına varmak şarttır. Kişi,
“ne değişti ki, eskiden var olan şeylerin şimdi de aynısı var” diye düşünebilir.
Çünkü aynı kavramlar ismen aynı olabilirler ama içerikleri ve sonuçları tamamen
değişmiştir ve insanlık hayatı bugün tamamen bunlar üzerinde dönmektedir. Tabi
ki sıradan insanlar bu değişimlerin farkına varamayabilirler. Bu değişimlerin
farkına varıp toplumunu bilinçlendirmesi gereken kişiler, ülkenin kafa katmanını
işgal eden kişilerdir. Ne yazıktır ki Türkiye’nin kafa katmanı bu sorumluluğunu ifa
etmekte iktidarsızdır. Kafa katmanı ile ilgili işleri düşünürler yaparlar. Yine
maalesef Türkiye’nin çağdaş kalitede bir tane düşünürü yoktur. Türkiye
tepetaklak yani kafası yerde, ayakları yukarıda duran kişi gibidir. İnsanlığın
çağımızda değişime uğradığı konulardan biri de ahlaktır.
Doğal ve Beşeri Ahlak
Homo Duplex
İnsan biri biyolojik, diğeri lojik olmak üzere dual yapıdan oluşur. Biyolojik yapı a
priori yani verilidir, doğaldır. Lojik yapı insanın ürünü a posteriori yani kazanımlı,
yapaydır. İnsanda doğuştan mevcut değildir. Bu yapısı nedeniyle insanda biri
doğal yani animal, diğeri beşeri yani hümünal olmak üzere iki ahlak vardır. Doğal
yapının davranışları doğal yapı açısından kötü değildir ama beşeri ahlak açısından
kötüdür. İnsanlığın kötü dediği davranışların kaynağı insanın animal yapısı olan
bedenidir.
İnsan, hayvanlıktan uzaklaştığı ve insaniliğe yakınlaştığı oranda insan olur.
Hayvanlığa yakın olduğu ölçüde, felsefeye göre insan görünümlü hayvandır, ya
da hayvanımsı insandır. Emile Durkheim (1858-1917), insanın bu doğal yapısına,
aynı beden içinde beraberce çalışabilen iki farklı yani çifte kişiliğine “homo
duplex” adını verir.
ÇAĞIMIZ ÖNCESİ AHLAK
Dinsel ve Tanrısal Ahlak
Çağımıza kadarki milyonlarca sürede egemen olan ahlak, din adı verilen bir ahlak
idi. Dinsel ahlak aynı zamanda Tanrı’dan gelen ahlak demek idi. Fakat
Antropolojik çalışmalar, Tanrılar, insanlığın ürününden bağımsız bir ahlak
getirmemişlerdir. Tanrısal adı verilen ahlaki değerlerin de insan aklının ürünü
olduğunu tespit etmiştir. Tanrısal ahlak yine insanın ama sistemsiz aklı ile yaptığı
“sofistik düşünme” ürünüdür. Tanrısallaştırılmasıyla yapılan tek iş, ahlakın
insanlar üzerinde etkin kılınabilmesi için müeyyide olarak Tanrı gücünü
kullanmaktır. Çünkü o zamanlar insan, henüz kendisi üzerinde etkin değildi.
Klasik Tanrı Tasavvuru
Ahlak filozofu Paul Tillich (1886-1965) şu tespiti yapar: Tanrı’nın her şeyi bilen ve
her şeye gücü yeten Mutlak Varlık olarak tasavvur edilmesi bizi, kendi
öznelliğimizden mahrum bırakır. Nitekim klasik Teizmde Tanrı, bütün diğer