Yeni Vizyon Fanzin 7. Sayı

(Yeni Vizyon Fanzin) #1

Kaddish’i


Kaan’ın


henüz yeni yeni çakmaya başladığın o gezegende uyurdun, ne ahmak bir çocuktun; hep
fazlasını istedin

Akşamdan kalma planlarınla ve taşıyamadığın kafanla gömülmemiş bir tabuttasın
şimdi, sonsuz bir yolculuk içindesin hiç ilerlemeden, yerken ve içerken ve dişlerini
fırçalarken, üç bin yıllık bir seramik parçası gibi anlaşılması güç ve onarımsız ve yerin-
de kullanılmış bir virgül kadar gerçeksin, ne biriyle birlikte ne de kendi başınasın, bir
akşamüzeri ya da bir öğle vakti, kedilerin bacaklarına sürtünmüş toz ve kir gibi rüzgarın
önünde uçuşansın, gözden kaybolansın, midesi bulanan bir içki ya da gözleri görme-
yen bir araba farı, neden ve ne için varız diye soransın, cevapların kabul görmediği bir
ülkede

Odanın içinde volta attığın geceleri hatırlıyorum, Bukowski’nin şiirleriyle keyiflenme-
den önceydi, yoksunluk ve kendi kendine ölüp giden hastalıklı hücrelerin delirtmişti
seni, soğuk ama terli duvarlarda sekiyordu başın ve bir doz için yapamayacağın şey
yoktu, işçiler uyanırdı ve kuşlar uyanırdı ve dağlar uyanırdı yükselince güneş – ama sen
dahil olmadığın rüyalara dalardın gün ve gece, bir akşamüzeri ya da bir öğle vaktiydi,
öldüğünü fark ettin ve annen eskisi gibi sevmedi seni

Boş arsalardan ilkbahar kokusu taşırdı rüzgar ve pencerenin önünde beklerdi uyanma-
nı, radyasyonu boğardı sigara dumanı, küflü yağmurlara kapılırdın bulantı mevsiminde
ve en çok da kadınlardan korkardın, bir ya da birkaçından birden, bir akşamüzeri ya da
öğle vaktiydi, önemsediğin ne kaldı diye düşündün ve ait olduğun karmaşayı aldattın
bir parça huzurla - oysa bir parça huzur birkaç liradan fazla ederdi ve birkaç liradan
fazlası sarhoş olmaya iterdi adamı

Akbük’ten ayrılırken hatırlıyorum seni, otobüs camından dışarıyı seyrederken ve mut-
luyken ve yorgunken ve yeniden yenilmiş hissediyorken, Rimbaud’un şiirini okuyordu
Patti Smith ve kulaklığından sızıp aracın tabanına damlıyordu sesi, şeffaf ve yapışkan bir
virüs gibiydi – tanıdığın bütün iyi şairler başka şehirlerdeydi; Pelin Giresun’da yaşamaya
devam ediyordu, naif ve kahraman yürekli kadınların ruhları ezilmesin diye yazıyor-
du ve genç yazarları eğitiyordu, Ahmet mutlu bir yaşamın peşinde kendini görmezden
geliyor ve eski zamanların serserileri gibi ve erimek üzereyken çıkarılıp suya batırılmış
bir demir gibi yavaşça soğuyordu, tanıdığımız adam değildi artık, Rona ise o muhteşem
şeyleri çizmeye devam ediyordu İstanbul’da, belki de özendiğin ve bütün bir gün bo-
yunca yanında olmak istediğin tek insandı, büyük bir sanatçıydı – ve Kuzgun’a gelecek
olursak, ne yaptığı ve nerede olduğu hakkında hiçbir fikrin yoktu, hala yazabildiğine
dahi inanmıyordun aslında, içinde ukde kalan tek şeydi belki; diğer yazarlarda olmayan
bir şeyler vardı o kancık kadında

Kaburgaları kırılmış bir öykü yarattın yaşadıklarından ve bu senin efsunun oldu, canını
yakmayan ve üzülmeni engelleyen, hippi gibi yaşarken, boncuklu bileklikler takarken ve
topladığın deniz kabuklarından kolye ya da halhal yaparken bir sahilde, kumsala taşıdı-
ğın rock’n roll şarkılarla dikkat çeken biriydin, otuzunu geçmiş kadınların gözbebeği ve
artık yazamayan bir yazar – ta ki Ginsberg hırçın dalgaları alt edene ve fötr şapkandan
yakalayana kadar seni; bir şezlonga çöreklenmiş neyin gerçek olduğunu düşünürken
hatırlıyorum seni, oldukça yalnız biriydin aslında...
Free download pdf