Demek ki ayette kullanılan metaforla, “İbrahim’in kuşları”, dünyanın
dört bir köşesinden; tepelerden, ülkelerden onun çağrısına kulak vererek
toplanıyor...
“İbrahim’in kuşları” birleşiyor, yekvücut oluyor...
Bulundukları tepelerden sökün ederek çağrıldıkları yere doğru hızla
geliyorlar...
Bugünlerde dünya semaları, bulundukları tepelerden İbrahim’e (Kabe’ye)
doğru, guruplar halinde süzülerek gelen kuş göçleri ile renkleniyor...
Göçmen kuşlar, mevsimi geldiği için akın akın yurtlarına dönüyorlar.
Gökyüzü kuşların kanat sesleriyle yankılanıyor...
İlk doğdukları, “tek bir topluluk” halindeyken parçalandıkları,
“aralarındaki kin ve düşmanlık” sebebiyle dağıldıkları, dünyanın dört
bir yanındaki tepelerden akın akın ilk“doğuş ve ayağa kalkış” (qıyamen
li’nâs) mekânlarına doğru dalga dalga akıyorlar...
Bir hac mevsimine daha giriyoruz.
“İbrahim’in kuşlarının” toplanma mevsimini, belki de dört bininci kez
yeniden/yenilenerek (tekrar değil) yaşıyoruz.
“İbrahim’in kuşları” örneğinin anlatıldığı Bakara; 2/260. ayetinin bu
mesajları verdiğini düşünüyorum. Zira bugünlerde tam da bu ayetin
“yaşayan” örneğine şahit oluyoruz;
“Bir zamanlar İbrahim “Ey Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilteceğini
göster” demişti. Allah “Yoksa inanmıyor musun?” diye sormuştu.
İbrahim cevap vermişti; “Elbette inanıyorum, ama açıkça görmek,
iyice tatmin olmak istiyorum. Öyleyse demişti Allah, dört kuş bul
ve onları kendine alıştır. Sonra onları her bir tepeye ayrı ayrı koy,
sonra da çağır; hızla sana gelecekler. Allah’ın her şeye gücü yeter,
çok bilgedir; bundan hiç şüphen olmasın.” (2/260).
Yani: Ey İbrahim! Ölülerin nasıl diriltileceğini anlamak istiyorsan, işi
kolayca anlaman için sana şu örnek yeterlidir: Dört tane kuş bul ve onları
seslendiğinde sana gelecek hale getirene kadar alıştır. Bu alıştırmayı
tekrar tekrar yap. Kuşlar iyice alıştıktan sonra her birini sağ olarak bir
dağın tepesine koy, sonra onları çağır. Onların sana hızla geldiklerini
göreceksin! İnsan ruhlarının içinde bir ömür geçirerek iyice alıştıkları
bedenlerine tekrar geri dönmeleri de işte böyledir (Ebu Muslim)... Fıtrat
olarak zaten Allah’tan gelen insan ruh ve bedenlerinin, öldükten sonra
çağrıldıklarında kuşlar gibi “alışkın, ilgili, alâkalı” (alaq) oldukları Allah’a