Bunun karşılığı olarak iyi göz boyamaları, yeni numaralar icat etmeleri, toz
pempe tablolar çizmeleri, her şeyi iyi gidiyor göstermeleri, muhalefet
edene iyi vurmaları, deşifre etmeleri, andıçlamaları, çok iyi teoriler
yazmaları, kalemlerini, köşelerini, ekranlarını çok iyi kullanmaları yani
asalarını yılana çevirebilme başarısını çok iyi göstermeleri gerekir.
Sihirbazına tasmayı takar, işte böyle kendisi için havlatır Firavun.
Firavun için önemli olan bir şeyin yapılması değil; yapılırken
“kendisinden izin alınması”dır.
[Firavun dedi ki: ‘Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Bu
açıkça, kendi ülkemde halkı benden koparmak için kurulmuş bir
tuzaktır. Göreceksiniz!] (Araf; 123).
Görüldüğü gibi Firavun otoriter olduğu gibi totaliterdir de. Her şey için
ondan izin alınmalıdır. Kuşlar bile uçarken ondan izin almalıdır. Memlekete
komünizm lazımsa onu da o getirecektir. Ondan habersiz bir şey
düşünmeye, bir karar almaya, bir eylem planlamaya gerek yoktur. Her
şeyi zamanı geldiğinde o düşenecek ve yapacaktır. Bize düşen dinlemek,
itaat etmek, gözlerimizi Firavun’dan ayırmadan, o ne yöne esiyorsa o
yönde hizalanmaktır.
Zatını aleme çok lazım sanır, işte böyle herkesi kör, sağır ve dilsiz eder
Firavun.
Ve gün olur asra bedel bir “uyarıcı, elçi” Firavun’un karşısına dikilir.
Firavun ve âvanesinin ithamları sıradan mı sıradan, klasik mi klasiktir:
[Firavun dedi: ‘Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda
büyütmedik mi? (Şuara; 18)...Firavun’un kavminden zenginlikten
şımarmış ileri gelenler dedi ki: ‘Bu adam usta bir sihirbazdır. Sizi
yerinizden çıkarmak istiyor. (Araf; 109-110)... Firavun ‘Bu size
gönderilen elçiniz mecnundur” dedi] (Şuara; 27)... Bu iki sihirbaz,
sihirleriyle sizi yerinizden etmek ve rejiminizi yıkmak istiyor.]
(Taha; 63).
İtiraz, isyan ve uyarı önce görmemezlikten gelinir. (Musa Mısır’a
geldiğinde iki yıl saraydan randevu verilmemişti). Derin bir sessizlik ve
kale almama pozlarına bürünülür...
Sonra başa kakma, ardından alay...
Ve ithamlar başlar: Sihirbaz, mecnun, yalancı...
“Sihirbaz” yalanları ortaya çıkaran, sahtekarlığı deşifre eden
manasındadır. Elçilerin sihirbazlıkla suçlanması, tavşandan çapka
çıkardıkları için değildir. Firavun ve kavmin zenginlikten şımarmış ileri
gelenleri (mele-i- mütref), halkın “kendilerinden izin almadan” nasıl
olup da bu “saçma sapan”sözlere rağbet ettiğini anlayamaz ve
büyülenmiş/kandırılmış görürler. Kurdukları yalan dolan düzenini deşifre
ettikleri, sahtekarlıklarını ortaya döktükleri için de elçileri sihirbazlıkla
suçlarlar.
“Mecnun” ise delice sözler söyleyen, aklı başında konuşmayan, “reel-
politiğe” uygun olmayan, akıntıya kürek çeken, uygulanabilirliği olmayan
laflar edip duran, Firavunu kızdıracak, majestelerini rahatsız edecek sözler
eden manasındadır.