Süleyman’ın Mülkü
Kur’an, “Süleyman’ın mülkü”
hakkında “şeytanca
telkinlere” uyanlardan
bahseder.
Acaba bununla anlatılmak
istenen nedir?
Dahası kimdir bu şeytanca
telkinlere uyanlar?
Bu önemli.
Çünkü dinî muhayyilede
“Süleyman’ın mülkü”
efsanesi, nice dindarın, aslında şeytanca telkinden başka bir şey olmayan
zenginlik hayalini süslüyor ve buradan meşruiyet alıyor.
Öyle ki buradan girilerek, sonsuz zenginlik ve sınırsız servetin “bir kişide”
olabileceğine dair cevazlar veriliyor, fetvalar çıkarılıyor.
İslam dünyasında zenginlik, şatafat ve debdebeli saray hayatı özlemlerinin
hep “Süleyman’ın mülkü” efsanesinden esinlendiğini görüyoruz.
Tarih boyunca sultanlar, krallar ve onların dalkavuk avanesi, hep
cariyelerle dolu haremlerde, altın musluklu, gümüş şamdanlı, camdan
havuzlu saraylarda “zenginlikle imtihan olunduklarını” söylediler.
“Ama...” diye itiraz edenleri “Süleyman’ın mülkü” diyerek susturdular.
Saray çöplüklerinde yiyecek arayan yoksul dindarlara ise “Sabredin,
huriler sizi bekliyor” dediler. Tabi ki “öldükten sonra, cennette...”
Kurdular bir düzen, şeytanca telkinlerle oyalanıp durdular.
Nasıl olsa Ebuzer mezarından çıkamazdı. Peygamberin, Ali’nin mezarına
ise beton dökülmüş, üzerine kayalar yığılmıştı, çıkmaları hiç mümkün
değildi.
Böylesi bir din algısının asırlardır Hindistan’daki kast sisteminin yerini
aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
İslam, ne yazık ki paramparça yapmak, zırr-u zeber etmek istediği böylesi
bir kast (şirk) düzeninin aracısı, onaylayıcısı ve afyon yüzü haline getirildi.
Değil Kur’an’ın, dört kitabın, hatta “İbrahim ve Musa’dan beri
söylenegelen” tüm suhufların manası, içeriği, mesajı, çağrısı yani tüm
mülk ayetlerinin ruhu ve bedeni adeta çarmıha gerildi, sonra mezara
gömüldü, sonra üzerine betonlar döküldü, sonra da üzerlerine kaşâneler
dikilip içlerinde tepinildi.
Hz. İsa’nın “Peygamberleri hem öldürürsünüz, sonra da üzerlerine
türbe dikersiniz” dediği şey bundan başkası değildi. (Matta; 23/19-35)...
Çare yok, o kâşaneleri yıkacak, betonları sökecek, mezarlara gömülmüş
mesajları gün yüzüne çıkaracağız. Bunu yaparken ciyak ciyak
bağırılmasına aldırış etmeyeceğiz. “Yeter geç artık bu konuyu;
böcekten, çiçekten, estetikten, metafizikten bahset” hinoğlu
hinliğine pirim vermeyeceğiz...
Bakın, o dediğinizi “en kral mealler” yapıyor.