bilgili ve cahil olanlar ile mümin ve kâfir olanları farklı bir
eğitim perspektifinde değerlendirmeye tabi tuttuğu zaman
bile, insanî ilişkilerde ayrıcalıklı davranmamıştır. Hikmet-
lerinde kendisi gibi düşünmeyenlerin dışlandığını gösteren
dörtlükler bulunmamaktadır. Hatta bu hususta, herkese
aynı derecede yaklaşma ve yardım etme arzusu vardır.
Yesevî, hayatının her alanında vahyin belirlediği ölçülere
göre yaşamaya çalışmıştır. İnsanlara güler yüz ve tatlı dil
ile yaklaşma ve onları kazanma bilincinden hareketle hoş
ve müsamaha ile davranmayı ilke edinmiştir. Bunu
yaparken kaynağının sünnet olduğunu da söylemiştir
(Küçükkaya 2016:121).
Yesevî hümanizmi İslam ahlakının öngördüğü hoşgörü ile
şekillenmiştir. Kendi diliyle “hakikatin eşiği”ne ulaşma
seviyesine muhabbet ve sevgi ile yaklaşması, elde ettiği
bilgileri başkalarına anlatma ve bildirme görevini yerine
getirmekteydi. İnsanî ilişkilerde hoşgörülü olmanın bir
takım zorluklarına ve nefsin insana yüklediği bazı olum-
suzluklara dikkat çeker. Bunlarda karşıdakinin görüş ve
fikirlerine saygılı olmayı engelleyen, gurur, kibir ve sabit
fikirli olmaktır. İnsanın hoşgörülü ve müsamahakâr
davranabilmesi için nefsin kötülüklerinden sıyrılması ve
nefsin istek zincirlerinin kontrol altına alınması gerekir
(Küçükkaya 2016: 122).
Yesevî hümanizminin Avrupa hümanizminden ayrılan temel
noktalarından birisi insanın dürtülerinin kontrol altına
alınmasıdır. Batı hümanizminde insanın nefis ve hevâsına
göre yaşaması bir özgürlük kazanımı olarak görülür. Bu
özgürlük anlayışı insanın hem kendi cinsine, hem de
Aşkın’a karşı mağrur ve kibirli olmasına yol açmıştır.
b. Hikmet
Bismillah deyip, beyan eyleyin hikmet söyleyip
55