Talep edenlere inci, cevher saçtım ben işte
Riyazeti sıkı çekip, kanlar yutup
“İkinci defter” sözlerini açtım ben işte.
(Divan-ı Hikmet: 1/ 63).
Yesevî hümanizminin anlamını kavramamız için onun
düşüncesinin nüvesini teşkil eden “hikmet” anlayışına göz
atmamız gerekir. Sözlük anlamında hikmet kelimesi, akıl,
doğru sözler, din ilmi, en iyi ilim vasıtasıyla en iyi şeylerin
bilinmesi demektir (İbn Manzur 1956: 30).
İlâhî vahyin saf mana ve özünü oluşturan, doğru inanç,
doğru davranış ve doğru düşünme demektir. Tanrı’nın
isimlerinden biri de “el Hâkim”dir. Yesevî düşüncesinde
yaratılmış tüm varlıklar Allah’ın bir ve varlığını gösteren
birer işaret ve delildir. Sufiler bu esasa dayanarak, Kur’an’ı,
âlemi ve insanı da birer hikmet kitabı olarak görmekte-
dirler. Allah’ın hikmeti her bir yaratılmış varlıkta tecelli
ettiğinden onlarda mânâ aranılması gerektiğini ifade eder.
Her bir varlıktan hikmet bulup Allah’ın “el Hâkim” olduğunu
yaymak ve Allah’a ulaşmaya çalışmak tasavvuf felsefesinin
en kutsal amacıdır. Felsefenin tanımlarından birisi de âlem
ve insan hakkında sistemli düşünme tarzıdır. Her şeyin
hakikatini bilmek, bir anlamda insan ve hayatına, kâinata
ilişkin bütün bilgilere sahip olmak ve o bilgilere göre
hareket etmek hikmetin kendisidir (Kenjatay 2003: 184-
186).
Yesevî’ye göre gerçek manada aklını kullanan kişi, neyi
aradığını da bilir ve şöyle der:
Gafillere dünya gerek, akıllılara ahiret gerek,
Vaizlere minber gerek, bana sen gereksin,
Hoca Ahmed benim adım, gece gündüz yanar odum,
İki cihanda umudum, bana sen gereksin.
(Divan-ı Hikmet: 35/ 128).
56