olurdu. Gördüğümüz kadarıyla bu resim-
lerde güçlü bir ressamın soluğu, gücü,
davranışı var. Peki nasıl olmuş bu? Öteden
beri resmi değerlendiren Galatasaray
Lisesi'nde uzun süre müdür oluşu mu?
Meslekten yetişmiş ressamlarla çok yakın
dostluklar kurması mı? Çok güzel tabloların
iyi kopyeleri, belki de sahicilerini görme
fırsatı elde etmesi mi?
Bunları incelemek nasip olmadı ama
içimizden birinin bu güzel konuya kancayı
takmasını ne kadar isterdim. Görgüsüz,
bilgisiz, soylu bir geleneğe dayanmadan
yapılır iş değil Fikret'in tabloları.. Resim-
lerinin hiç birinde bir rastgele çıkış, bir
laubali davranış yok. Hepsi daha önce
kafada çözülmüş, ana parçaları kesin
kararlara bağlanmış, çekirdekten yetişmiş
ressamlara yaraşan resimler. Lüzumsuz
falcılık neye yarar. Ama bu resimleri dikkatle
inceleyen, biraz da edebiyat bilgisi olan
kişinin kulağına şöyle bir ses geliyor:
- Fikret kırk yıl daha yaşayabilirdi, bu kırk yıl
içinde en az yüz resim daha yapabilirdi. Ve