vermiyor belikli onları istemiyor sadece merhamet diyor merhamet. Akşam oluyor sudaki izlerinden
kaçan bakışlarımda ,bir kış masalı gibi içimi ürpertiyor kala kalmışlık.bırak ta bir anlık haykırışımı işitsin
kulaklarım ve bu kul vadisindeki diğer adam ağaçları da hürmet rüzgarından yaprak yaprak
dökülsünler.bilirim dediğimiz aldanmışlıklarımız bırak sürünsün bayağılık bataklığında ve diz çöksün gaflet
kılıncı yenilmişliğin tam ortasında.surları yıkılsın servet kalesinin sen ben zırhları delinsin iman sahrasında
ve dua yağmuru yağsın günahla kirlenmiş tövbekar vücudlarımıza. En kötümüz bile merhamet
çağlayanında piri pak olsun yada en zayıfımız engel olmasın sana varmamıza .bırakmasın ellerimizi
bırakmasın gece yürüyüşündeki o temiz elçi ,kaybolup gitmeyelim gam kuyusunda.yalnızlık bu işin
anahtarı çünkü kimsenin onun yanında kalmaya gücü yetmiyor dayanamıyorlar senle arkadaşlığa ey
yalnızlık.sen onlara direk kendi yüzlerini gösteren ayna ile geliyorsun da hepsi aslında kendileriyle baş
başa kalmaktan kaçıyorlar hey kaçılacısalar hey .sanki nereye bu gidiş dünya çıkmaz sokağından çıkışmı
var yoklukla tanışmadan.sana gelmek isteği bile içtenliğimi artıran bir ilaç gibi dizlerimin kuvvetini
artırıyor adımlarım daha güçlü sözlerim daha anlamlı hale geliyor.gece olunca kavuşmak fitili daha zayıf
yanıyor sanki daha fazla hüzün daha fazla hasret daha fazla acı hakim oluyor. vücudumdaki hücrelerin
umutsuzca bir çırpınışımı? Yada kendini amacına ulaşmış biri olarak görmek mi bilmiyorum.tüm isteğim
isteksizlik vadisinde serap oldu uzandı terk edilen ve terk edenleri daha net görmeye başladım.elbette
kurtuluş sözlerini biliyorum neden bunları kullanmak bu kadar zor bu kadar kolay böylesine karmaşık
olaylar zincirine bağlı.ya da ben bendeki eksiklikleri görmek istemiyorum ama biliyorum ki iş gayet
çetrefilli,gizli ve narin bir oluş içerisinde filiz veriyor.Abdal geçidin de yankılanan mahluk sessizliği ve sabır
sadeliği varış saatini bekleyen gözlerin baş eğmişliği karar anından gelen resimlerdir. Sanki bir havuzun
suyuna bakarken seni alıp götüren saydamlıktaki yansımaların fedakar dansları misali çıkarsız tabiatına
uygun bir haldir.abdalın sana gülüşü alay etmek için dalga geçmek için değil göreceğini görmüş olmanın
verdiği sevinçtir. Sanki en zor problemin bir anda kapıları açılmış mantık hesabını yaparak galip gelmiştir.
Sana kendi dertlerimden bahsetmek istiyorum bu kitap dertten bahsetme yerimidir? dersen söyleyecek
sözüm yok çünkü okuyan gözde senin anlayan beyinde senin ayırdığın zaman da senin ,ben sadece dert
gaybından okları şifa gaybındaki oklarla yer değiştirmek istedim buda ferah feza makamındaki geniş yer
gibi zıtların kaynayışındaki melodiyi kulaklarımıza getirdi. mazlumlar servet oklarını fakirlik döşeğine
tercih ettiklerinde bu şu hale benzer bir kış gecesi sıcak yatağından kalkıp buz parçalarının içinde yüzdüğü
bir soğuk nehre hiç tereddüt etmeden atlayıp gözden kaybolmak., ve insanların seni unutmalarındaki
sonbahar akşamı rengini kendi üzerine elbise olarak sipariş vermek tövbe terzisine.bu istek bu görmek
arzusu aslında yokluk alemindeki aşk mıdır bende bilmiyorum zaman benim zamanımdan çıktığından
beridir sen ile ben arasında tercih yapmak o kadar zorlaştı ki elim kolum bağlanmış gibi sesizce
beklemekteyim. Bende sana olan arzu nedir diye kendime soruyorum bir kaçış bir çıkış bir yol arıyorum
ama iş daha da zor bir hale gidiyor .zayıflıklarımı güçlülük zırhıyla değiştirmek arzum ama her
çabalayışımda sen uçurumuna biraz daha meylediyorum. Bu da beni sinir kazanlarında kaynatıyor ve
yanlışlar sokağında yönümü kaybetmiş bir halde ağlıyorum. Göz yaşlarımı silmek bile istemeyen kalbinde
boşu boşuna merhamet çiçekleri bekliyorum ama nafile çünkü sen sen aynasında kendi kendine şarkılar
söyleyerek uyanma sabahının şiirlerini yazdığını zannediyorsun .böyle bir halde olan kendinden geçmiş
birine söz teması yada ruh temasıyla dokunmak isteyiş bendeki mana çiçeklerini solduruyor bunu göre
göre ışığa uçan kelebekler gibi sana yinede bir yol arıyorum .üzüntülerimin hüzünlerimin sebebi fani olan
sana ben gibi alışmışlık mı?bilmiyorum sadık gecelerdeki sohbetlerimiz düşman topraklarına düştü düşeli
aramızda ki yeminleri ucuza satan bir akıştasın ve bırakıştasın sana yinede merhamet eden şu kalbim
çıplak halini rüsvaylık duvarına asmak istemiyor neden deme çünkü sen merhamet güneşinde hiç
ısınmadın ki.neyse akıl yolları bize hep dar geliyor içimizdeki cehalet başka yollardan benzetme pazarına
çıkmak istiyor sen de .gel desem bahane bohçan hazır hemen önümüze bin bir tane sebeb halısı
yayarsında bizde üzerine oturup sana ahkam kesmeye kalkarız o zaman bizim senden ne farkımız kalır ki
gÖkhan iŞikli
(GÖKHAN IŞIKLI)
#1