يلدب
ّ
لاإ تبثي لا ،ىلاعت لله
ّ
قح
ّ
يعرش مك
ُ
ل ح ريفكتلا
6
Biz diyoruz ki, dinin aslı; Allah'ı ikrar etmek, sadece
O'na ibadet etmek, O'nun dışındaki ilahlara ibâdet etmeyi terk
etmek ve O'na şirk koşan kimselerden beri olmaktır.
İşte bu dört şey dinin aslıdır. Her kim bu şartları yerine
getirirse o kimse muvahhit bir Müslümandır. Buna muhalefet
eden kimseler ise tekfiri de dinin aslına sokarak kendisini
İslam’a nispet eden ancak herhangi bir şüpheden dolayı şirke
düştüğü iddia edilen kimseyi tekfir etmeyen kimseleri yani
Azir’i mevani ve şeraitlerine bakmadan tekfir etmişlerdir.
İşte bu kimseler şu iddiada bulunmuşlardır. Müslüman
olduğunu iddia eden her hangi bir nassı yalanlamadan, inkâr
etmeden bir te’vil ya da şüphe sonucu bir kimsenin tekfirinde
duraksayan kimse; dinin aslı olan tekfiri yerine
getirmediğinden dolayı kâfir olmuştur! Bu konuda ikrahtan
başka hiçbir cehalet ve te’vil mazeret değildir. Bu kimselerin
küfre düşme nedeni ise İslam dininin aslından cahil olması,
tağutu inkâr etmemesi, icmaya muhalefet etmesi, şirki tevhid,
küfrü ise iman diye isimlendirmesidir!
Bu görüşün batıl olduğu ortadadır. Eğer bu görüş sahih
olmuş olsaydı küfür ve şirkten ne sahabe, ne tabiin ne de tebei
tabiinden olan hiçbir kimse kurtulamazdı. Aslında bu o kadar
ağır bir ithamdır ki, farkında varmadan kişi iman ettiği
peygamberi bile tekfir etmek zorunda kalabilir. Zira Hatıb İbni
Ebi Beltea olayında Ömer radıyallahu anh onu tekfir etmiş
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ise mazeretini kabul etmiştir.
Yine zekât konusunda Ebu Bekr radıyallahu anh zekât
vermeyenleri tekfir etmiş ancak Ömer radıyallahu anh bir
şüpheden dolayı geri durmuştur. Buna rağmen Ebu Bekr