Başkanının, bu uygulaması Fenomonelojik okununca, “İslam için sözlü ve fiziki
şiddet uygulanabilir” numenine sahip olduğunu dışavurmaktadır.
“Hem İslam adı altında ezanla, çocuk ve bebekler dahil hiçbir birey hariç
tutulmamak üzere, gecenin ortasında, ulusal çapta işitsel şiddet
uygulamak, hem de İslam’ın şiddet dini olmadığını iddia etmek
Psikolojiye göre manyaklık, Mantık disiplinine göre ise saçmalıktır. Böyle
bir durumda olan özneye insanlık değer vermeyecektir.”
SİYASET FELSEFESİ AÇISINDAN
Gösteri Toplumu/Yoğun ve yaygın Gösteri
Guy Debord (1931-1994), gösteriyi yoğun ve yaygın olmak üzere ikiye ayırır.
Yoğun gösterinin toplumun ufak bir kesimini, yaygın gösterinin ise toplumun
büyük bölümünü etkisi altına alacağını ileri sürer. Ezanın aşırı bağırılarak
okunmasında yaygın gösteri ile toplumun bütünün egemenlik altına alınması
amacı yatar. Ezanın bu okunuş biçimi ayrıca, Allah için değil, tamamen toplumu
egemenlik altına alarak sömürmek amaçlıdır.
Dini, toplumda gösteri olarak kullanmak, İslam’ın kabul etmediği bir durumdur.
Çünkü bunda toplumu zorla etki altına almak amacı vardır. Bu durumda özgür
irade devre dışı kalır. Halbuki İslam, kişilerin hiçbir dış baskı olmaksızın kendi
özgür iradeleriyle inanmalarını ister.
Ezanda Dayatma Tahakküm
Ezanın okunuş biçiminde, bir ideolojinin tahakkümünün topluma dayatılması
vardır. Ezan örneği, Türkiye’de eline resmi olanak geçiren kişilerin zihniyetlerini,
zevklerini ve kendilerini başkalarına “dayatma” ve tahakküm histeri hastalığına
sahip olduklarını gösteriyor. Sevdiği müziği ve zevkini, avazı çıktığınca bağırarak
herkesi egemenliği altına alıp başkalarına dinlemelerini dayatmak gibidir.
Başkasının, bundan rahatsız olma lüksü yoktur. Şikayet edeceğiniz bir merci de
yoktur. Merci vardır ama sonuç kesinlikle alınamaz. Şimdi bu insanlardan
demokrasi olmaz.
DİB Başkanının İkiyüzlülüğü
Diyanet’in yayın organı Diyanet Tv’de 1.8.2016 tarih ve 17.45 saatinde bir
program yapıldı. Programda konuşmacı bayan, yüksek sesle ve bağırarak
konuşmanın kabalık ve medeniyetsizlik olduğu, kavgacılık içerdiği, kendisiyle
ilgilenilmesinin istendiği gibi özelliklerini sayarak kötülüğünü anlattı. Dinimizin,
bağırmayı yasakladığını söyledi.
Fakat dinin yasakladığı bu bağırma fiilini herkesten önce DİB Başkanı ihlal ediyor.
İşte bu oksimoronluk, çifte kişiliktir. Dışarıya medeni görünmek için çağın
biliminin tespitlerini söylem olarak sattırır ama içeride tam zıddını uygular.
Aslında uyguladığı şey, onun asıl yapısıdır. DİB Başkanı, medyasında böyle
söyletirken, kendisinin kaydettirdiği ezan ve sala kasetlerinde okuyucu aşırı
bağırıyor, sözlü şiddet uyguluyor. Bu çelişkiyi T. Paine çözümler.
Paine (1737-1809)
Aydınlanma döneminin en önemli düşünürlerinden Thomas Paine, adeta bu ezan
okunuş biçimini okutan DİB Başkanını anlatır gibi şöyle der: “Yahudi ve Hıristiyan
gibi tüm din kurumları; insanlığı korkutarak esir eden, gücü ve kazancı
tekelleştirme amacı güden insan icatlarından başka bir şey değildir. İmansızlık,
sadece inanç veya inançsızlıktan ibaret değildir; inanmadığı şeye inanmış gibi