Microsoft Word - PROF. DR. NÄ°YAZÄ° KAHVECÄ° FELSEFE MAKALELERÄ°.docx

(Arzum) #1

görünmeyi de kapsar. Kendi kendini kandırmanın toplumda yarattığı ahlaki
bozulmayı hesaplamak mümkün değildir. Bir insan mesleki inancını, gerçekte
inanmadığı şeylerin hizmetine sunacak kadar ahlakını kaybetmiş ve aklının iffetini
satışa çıkarmışsa her türlü suçu işlemeye açık hale gelmiştir. Bir şeylere sahip
olmak için bir din adamı rolüne bürünebilir ve bu rolü başarıyla sürdürebilmek
için yalan yere yemin etmeye başlar. Ahlakı yıkmaya yönelik daha tehlikeli bir
davranış olabilir mi?” (Akıl Çağı, 4.)


Devletin Ezan Okutması
Bir kişi, en az on camide yirmi minarede ve yüz hoparlörden ezan duymak
zorunda bırakılmaktadır. Bir devlet ve iktidar neden böyle ezan okutmayı
kendisine görev edinir? Nedeni ve gerekçesi nedir? Tanrı’ya tapmayı sağlamak
için. Peki devlet, insanların tanrıya tapmalarını neden dert edinir? Bu soruyu
akılcı ve bilimsel düşünme cevaplar. Sokrates (MÖ. 469-399), iki bin beş yüz yıl
önce şunu tespit etmişti: “İlahlara tapınma, devlete yapılan bir itaat
görevinden başka bir şey değildir.”


Halbuki İslam’a göre ezan farz değildir. Farz olan ibadet, namazdır. Bu nedenle
ezan okunmaksızın namaz geçerlidir. Namazı camide kılmak da farz değildir.
Evde ezan duyulmadan da namaz geçerlidir. Şimdi bir devlet, farz olmayan ezanı
duymayı herkese dayatıyor ama farz olan namazın kılınmasını kimseye
dayatmıyor.


SONUÇ
Mikrofonla bağırma imkanı olmasaydı, ezanın okunması önemli görülmeyecekti.
Hiç kimse onlarca merdiven çıkıp yüksek minarelerde ezan okumayacaktı. O
zaman, ezanın İslam’da önemli olmadığı tezi işlenecekti. Aynı anda on beş, yirmi
ezan duyulmaktadır. Ortalık ve nötr olması gereken kamusal ortak alan, ezan
kamuflajlı ulusal çapta bağırma sözlü ilahi terörüne dönüyor. Öyle acayip ve
garaip sesler çıkartarak okuyanlar var ki izahı mümkün değildir. Mesela bir
tanesi, sanki varil içerisinden ezan okumaktadır. Bu arada düzgün okuyan tek tük
kişi de çıkıyor. Onları tebrik ediyoruz.


Gökyüzü sesten yanıyor. Ezanlar birbirine karışıyor. Sanki insan kovanına
mikrofon tutulmuş gibi oluyor. Ezan vakti, ortak alan ve her birey dört taraftan
metalik gürültü ablukasına alınıyor. Dışarıda durmak imkansız olduğu gibi, evde
bile psikolojinin ve kulakların bozulmaması imkansız oluyor. Evlerde oturmak,
okullarda ders yapmak olanaksızlaşıyor. Bir de buna vakitsiz sala ekleniyor. Yani
kafayı dinleyecek, düşünme yapacak bir vakit bulmak mümkün olmuyor. Ve bu
devlet eliyle yapılıyor. Yani vatandaşını rahatsız eden bir devlet çıkıyor ortaya. Bu
rahatsız etme hakkı ve yetkisi nereden alınıyor? İnsan libidosunun arzunun
coşkusuna kapılınca nasıl bağırıldığı sadece bu ezan ve sala okunuş biçiminde
görülebilir.


Ezan, mikrofonla aşırı bağırmakla özdeşleştirilmiştir. Böyle her hangi bir bağırma
duyulunca insanlar, “ezan mı okunuyor?” diye etrafa bakınıyor ve soruyor. Böyle
ezan kaseti doldurtan ve okutan DİB Başkanı, medeniyet düzeyi açısından,
susturucusuz egzozu bağırtan kişinin düzeyinden ve davranışından farkı yoktur.
Biri egzozla yaptığını, diğeri ağızla yapıyor. Bir Din Başkanı düşünün ki, bu
yüksek sesle insanları rahatsız etmeye ve kul hakkını yemeye sebep olduğunu hiç
önemsemiyor ya da düşünemiyor.

Free download pdf