Tanrının genel anlamda yokluğunu öne sürmektir. Özel anlamda bir dinin tanrısını
kabul etmemek değildir. Bir dinin tanrısını kabul etmemek ateizm değildir.
Ateizm, ateist olmaya şu argümanları ileri sürer:
a- Kötülük Problemi
Binlerce yıldan beri yapılan politik ve dini savaşlar, insanların birbirlerine kötülük
yapmaları, doğal felaketler, hastalıklar, Tanrının var olması durumunda, ortaya
çıkmazlar.
b- Ahlak argümanı
Nietzche ve Sartre bu görüşün temsilcileridirler. Onlara göre, ahlakı ve insan
özgürlüğünün varlığını mümkün kılabilmek için Tanrının var olmaması gerekir.
Nietzche, yaşadığı dönemde hakim olan köle ahlakı ekseninde düşünür. Mevcut
ahlaka köle ahlakı der. Bu köle ahlakı; özgürlükten yoksun, sorumluluk almaktan
kaçan, yaratıcılıktan uzak, kendi başlarına var olamayan, ancak sürü içinde
yaşayabilen, korku içinde korkulana duyulan hınçla var olabilen ortalama
bireylerin ahlakıdır.
Yeni bir ahlaka, bir yaratıcılık ya da efendi ahlakına yol açabilmek için,
tutulabilecek tek yol, mevcut ahlak sisteminin Tanrıyla olan bağını koparmaktır.
İnsanlık tarihinin son iki bin yıllık dönemde güçsüzlerin anlayışı, hınç duygusuyla
ahlaka egemen olmuştur. Dolayısıyla Tanrı ölmüştür, Tanrı inancına dayalı klasik
Hıristiyan ahlakı çökmüştür.
SEKİZİNCİ HAFTA
AYDINLANMA ÇAĞI
- asırda başlayan Rönesans’tan itibaren düşünmenin; geçmişteki tarihsel
otoritelerden kurtulması, bilgi ve yaşam hakkında akla ve deneye dayanması
başlamıştır. - yüzyıldan itibaren meydana gelmeye başlayan yeni keşifler ve icatlar bu
süreci hazırlamış, bunun sonunda da "karanlık çağ" olarak değerlendirilen Orta
Çağ'ın sonuna gelinmiştir. - yüzyılda ise bu gelişmeler sistemleştirilip temel ilkelere dönüştürülmeye
başlanmıştır. - yüzyılda Aydınlanma Çağı, Batı toplumunda doğup gelişen, akılcı düşünüş
biçiminin başlangıcıdır. Ondan sonraki insanlığın düşünüş biçimi olmuştur.
Aydınlanma felsefesi ya da 18. yüzyıl felsefeleri, antik Yunan felsefesinden iki bin
beş yüz yıl sonra, genel olarak insanın kendi yaşamını düzenlemesini yeniden
gündeme almıştır. Hem düşünüş biçiminin hem insan yaşamının köklü
değişimlere uğrayacağı bir sürecin fikirsel/felsefi başlatıcısı olmuştur.
- yüzyıl yeni bir ideal ile tarih sahnesinde yer alır. Bu ideale göre, akıl, her şeye
egemen olmalıdır ve bu kültür sonsuz bir şekilde ilerlemelidir.
Böylece ilerleme ideali, insanın, geçmişin köleliğinden kurtularak sürekli mutluluk
ve özgürlük yolunda gelişeceği düşüncesine dayandırılır.