Yeni Vizyon Fanzin 7. Sayı

(Yeni Vizyon Fanzin) #1

K


aranlığın içinde olup biten her şey zindan gibidir aslında. Düşünmeden edemediğin bir ton şey
vardır köşede bekleyen; sigara borçları, ödemesi geciken krediler, bir şeyler farklı gitseydi içerde-
ki kadının yerinde olması muhtemel başka bir kadın, kanepende takılan ve asla uyumayan, sızlayan
çürük dişler, çabuk biten esrar, sabahın sekizde işbaşı yapmak ve kendini aptal gibi hissetmene neden
olan bir ton şey. Ama çoğu insanın aksine, kıçını kurtaracak bir mucize aramazdın burada, bu zin-
danda, karanlıkta, çünkü kurtarılması mümkün tiplerden değilsindir. Olduğun şeyin doğasıdır bu.
Bundan başkası sana uygun değildir, sen de bundan başkasına uygun değilsindir elbette. Çalan ilk
telefonla siktir edersin paçoz karıyı. Ve ne tesadüftür ki; ihtiyaç duyduğunda çalan ilk telefonla o da
aynını yapar sana. Boktan olmanın simetrisidir bu, Anne Sexton’ın söylediği üzere kıçına sokamaz-
sın.
Tuhaf bir kahvaltıya uyandırdı beni, oturduğum tekli koltukta sızıp kalmıştım. Birkaç haşlanmış
yumurta ve ekşimiş peynirle yetindik. Ekmek bile yoktu. Hepsi bu. Bir sigara ateşledim ve çalışma
odasına kapattım kendimi. Çizdiği şeyleri bir kenara kaldırıp yazmaya başladım. Yolun bir öyküye mi
yoksa dağınık bir şiire mi çıkacağından emin değildim, yalnızca yazıyordum. Sonra da aklıma hala
sözleşme göndermelerini beklediğim şu yayınevi geldi. Moralimi bozuyordu durum, aylar olmuştu:
kim okuyacak bu zırvalıkları, diye düşünerek bıraktım yazmayı -ki nadiren yapardım bu saçmalığı.
Öylece oturdum sandalyede. Öylece oturmayı seviyordum bazen. Sigaradan sağlam bir fırt çektim ve
keşke biraz votka olsaydı diye geçirdim aklımdan.
“Ben çıkıyorum!” diye seslendi.
Cevap vermedim. Nedeni yoktu, bir şey söylemek istemiyordum. Gece yarısı salondan gelen tıkırtıyı
dinler gibi dinledim sadece, nefesimi tutarak. Kapıyı açtı ve bir süre daha bekledi. Seslenmeyecektim.
Derin bir nefes çektim ve yazmaya başladım:
Uzun yıllar boyunca kadınları inceleme fırsatım oldu: kimi eşsiz parçaları sever, senden başka kim-
sede olmayan şeyleri, kimiyse yalnızca ona verebileceklerinle ilgilenir. Ve biliyorum ki az önce söy-
lenerek çekip giden şu hatun, sırf yazar olduğum için takılıyor benimle. Hoş, hiç ayık gezmesem ve
küfür etmeden konuşmasam da çalıştığı yerdeki bahşiş muhabbetlerinden ve müşteri dedikoduların-
dan fazlasını veriyorum ona. Hem... Siktiğimin Ginsberg’ini kim sevmez ki?
Oysa beni kolayca terk edebilen kadınları daha çok seviyorum, çünkü aksini mümkün kılmak ol-
dukça zor. Birkaç kez kırıldıktan sonra çakıyorsun köfteyi. Ama hepsinin ötesinde, kendimde idrak
etmekte güçlük çektiğim bir özellik olarak şunu söyleyebilirim; kanepemde çıplak oturan sarhoş
kadınları seviyorum, geğirdikten sonra kendine gülen ve dakikalarca devam edebilen kadınları, erkek
gibi küfreden kadınları, sarhoş olanları ve nadiren ağlayanlarını ve başlarından geçen komik bir olayı
iştahla anlatan genç adamları seviyorum, onları oturma odamda görmeyi seviyorum. Onlar da beni
sevinceye dek, seviyorum. Ve çok soru sormaya başladıklarında sıkılıyorum, çünkü cevaplara inan-
mıyorum. Zaten olduğum noktadan başka bir yerde hayal etmiyorum kendimi; çünkü biliyorum
ki akşam olduğunda kadın geri dönecek, muhtemelen birkaç birayla birlikte dönecek, çabuk sarhoş
olacak ve onu taciz eden babasından söz edecek, o piç kurusunun hayatını nasıl mahvettiğinden
bahsedecek, sonra da onu dinlemediğimi düşünerek değersiz hissedecek ve aslında öyle olmadığını
söylemem için birkaç cümle bekleyecek, ben “ne söyleyebilirim” diye düşünürken sinirlenecek, biraz
bağıracak, ortalığı dağıtacak, küfredecek, zırlayacak ve sonra birdenbire aslında bunların hiçbirinin
benimle bir ilgisi olmadığını itiraf edecek. Bu yüzden tüm bunlar gerçekleşirken sessizce oturacak ve
içkimden yudumlayacağım. Tıpkı her günün sonunda olduğu gibi.
Ne istiyorum, diye düşüneceğim. Ne istiyorum bu kadından? Aptal mıyım neyim?

Iskalayıp Durur Bazıları öyküsünden alıntıdır.
Free download pdf