Yeni Vizyon Fanzin 8. Sayı

(Yeni Vizyon Fanzin) #1

“Belki kabullenirler. Ama benim için fazla meşakkatli.”
“Senin için hep doğrudan olması gerekiyor, değil mi?”


“Öyle. Taşakları ağrıyan bir adamı yazmak istiyorsan, taşaklarının ağrıdığını söylemen yeterli.”
Tekrar dudak büktüm ama kağıtları almadım geri, bir sigara yakıp dikilmeye devam ettim.


“Bence sağlam bir yazar değilsin. Kusura bakma. Ama bu şiir boku gerçekten akıllıca.”


Bir şey söylemedim, sanırım buna gerek yoktu, her şey anlattığı kadar açıktı zaten. Sigaramı bitirip kalkacak-
tım fakat kendiliğinden gelişen bir iki sohbet biraz daha orada kalmamı sağladı. Devlet düzeninden konuş-


tuk, kızlardan, bir iki ayda bir bozulan şofbenlerden, içinde böğürtlen olan yiyeceklerden konuştuk ve eski-
den içtiğimiz o ucuz şarap markalarına ne oldu diye konuştuk. Sonra gitmem gerekti ve uzun bir süre daha


dönmeyecektim geri. Bu bizim mucizemizdi, bir iki saat takılır ve sonra aylarca, belki yıllarca görmezdik


birbirimizi – ve ona dair en çok sevdiğim şey buydu, çünkü birbirimizi hiç tanımamışçasına çekip gittiğimde
gerçekten umursamazdı bunu.


Yedinci daire, soldan ikinci kapı – merdivenleri indim ve sokağa çıktım, yağmur yağıyordu ve kemiklerim
sızlıyordu. Yürümeye başladım ve kağıtları dürüp ceketimin iç cebine sıkıştırdım ve sigarayı dudaklarımın


arasına ve sabahtan beri peşimde olan beyaz arabayı kadının oturduğu çıkmaz sokağa ve kadını oturduğu


çıkmaz sokağın yalnızlığına – bir rota çizdim kafamda, yağmur ve rüzgar yüzümü çizdi, sigarayı caddedeki
mazgallara doğru fırlattım, boğazımdaki balgamı çöp konteynırının dibine. Bir ben vardım, bir iç cebimdeki


yeni şiir biçimi ve bir de hiçbir yere giden yol.
Zaman herkes için tükendiğinde ve edebiyat tükendiğinde ve böbrekler iflas ettiğinde orada değildim, Muğ-


la’dan ve Antalya’dan ve iyi hissettiğim her şehirden uzaktaydım artık. Kenan ölmüştü ve Devrim ölmüştü


ve içindeki o küçük insan ölmüştü, Syd Barrett, William Burroughs ve Allen Ginsberg ölmüştü ve belki de
benim sıram gelmişti.


Herkes için aynı anda gece ve herkes için aynı anda gündüzdü artık, cennet yoktu, cehennem vardı belki
ama aşk yoktu, aşkın yeri yoktu -ki zaten bir yer yoktu; uzunca bir soluk bekledi herkes ölmek için – gündüz


yoktu, gece yoktu. Uykusuzlukla bozuldu kafalar, düş bitti ve havalar soğudu – kış yoktu, yaz yoktu. Çırıl-


çıplak keman çalardı biri, biri sigara sarardı boyna, bir diğeriyse birkaç yıl öncesinden tecrübeli ölüydü ve
gözlerim kapanırdı belirsizliğe, apseli diş zonklardı ve parmaklarım uyuşurdu. Suyun üzerinde kırılan başına


buyruk bir yansımaydı yaşam, dalgalar alıp götürdü – kum yoktu, deniz yoktu. Ne konuşmaya gerek duydu
Devrim ne de yazmak bir şeyi değiştiriyordu. Kokuşmuş bir apartman dairesindeydi sorular, cevaplar soldan


ikinci kapı – rüzgar öldü, sen öldün, biz öldük.

Free download pdf