Yine sanıldığının aksine Allah’ın gazabına uğrayanlar (mağdubu aleyhim)
kurumsal bir din olarak Yahudiler değil; O günkü Yahudilerin yaptığını
yapanlardır.
Yani “tek çeşit yemeğe” razı olmayanlardır;
“Tek eve” katlanamayıp üstüne havuzlu villa, apartman, kat, yat, cip, jet-
ski rezidans vs. ekleyip Karunlaşanlardır. Sonra da bunların esiri/kölesi
olanlardır.
“Tek işe” katlanamayıp soğan, sarımsak, mercimek, bakla (tekstil,
banka, matbaa, gıda, enerji, medya!) vs. işine de girerek “yerin
bitirdiklerinin/ürettiklerinin” hepsine tamah ederek (tekel/baron
olmak isteyerek) kişisel servetlerini katlamak isteyenlerdir. Sonra da
bunun esiri/kölesi olanlardır.
“Tek eşe” katlanamayıp sarışın, esmer, kumral vs. heva ve heveslerinin
peşinden gidenlerdir. Sonra da onların esiri/kölesi olanlardır.
Onlar kalplerinde buzağı (altın, para, servet, güç) tutkusu olanlar, bunun
için egemenlerin önünde kırk takla atanlar, kaz gelecek yerden tavuk
esirgenmez diyenler, az bir menfaat (cemaate yardım, vakfa bağış)
gelecek diye zenginlerin keyfine göre ayetleri yorumlayanlardır.
Hem kimmiş aşırı giden?
Aşırı giden ve haddi aşan “tek çeşit yemeğe” razı olan Ebuzer değil;
“yerin bitirdiklerinden” yeşillik, bahçe, soğan, sarımsak, bakla, hurma
tarlaları da isteyenler, onların peşinden kölece gidenlerdir.
“Tek Allah”ı bırakıp Mamon’a (para, servet/altın/buzağı) tapanlardır.
Aşırı giden ve haddi aşanlar ayette geçtiği gibi kalplerine buzağı sevgisi
içirilenlerdir.
“Her ümmetin fitnesi vardır benim ümmetimin fitnesi de mal
olacaktır” diyen Hz. Peygamber’in yolunu sürdüren, “Her ümmetin bir
putu vardır, bu ümmetin putu (buzağısı) da maldır” diyen Hasan-ı
Basri’nin uyarısını önceden haykıran ve ümmeti Musa ve Harun gibi “tek
çeşit yemeğe”, bundan fazlasını infaka çağıran Ebuzer marjinal ve aşırı
oluyor öyle mi?
Başta Hz. Peygamber olmak üzere, Hz. Ebubekr, Hz. Ömer, Hz. Ali, Ebuzer
ve Ammar gibi “tek çeşit yemeğe” razı olmak “kişisel tercih” oluyor
öyle mi?
Bunlarınki “marjinal/uç/aşırı”, bunların yolunu terk ederek yerin
bitirdiklerinden soğana, sarımsağa, baklaya, yeşil bahçelere, hurma
tarlalarına tamah edenler, kalbine buzağı sevgisi içirilenler, süse, altına,
servete, mala, mülke iştahla sarılanlar ve yığdıkça/saydıkça sevinenler
“normal” oluyor öyle mi?
“İnfak olması için zengin olunması lazım” diyerek Karunlaşıp,
servetinin anahtarlarını bir bölük taşıyamaz hale gelince “Bu buna
bendeki bilgi sayesinde verildi” diyenler normal, buna karşı çıkanlar uç
oluyor öyle mi?
Bakınız, Ebuzer sayısal olarak hiç de tek değil. Tam tersi tıpkı Samirî’nin
tek, Musa’nın halkının çok alması gibi Ebuzer çoğunluğun/geniş halk
kitlelerinin sesiydi, asıl diğerleri (saray çevresi) marjinal/uç idi.
Buzağıya tamah edenler hep bir avuç iktidar ve servet sahibi olmuştur.