tatminsizliği gidermek için son sınırına kadar her şeyi (servet, siyaset,
şehvet, şöhret) kendimizde toplamak ve böylece yıkılmayacak bir mülke
kavuşmak istemekteyiz.
“Şecere” toplama, “huld” da bir şeyi son sınırına kadar götürmek
demektir. Ağaç, yaprakları, dalları ve meyveleri kendinde topladığı için
Arap ona “şecere” demiş. Soy şeceresi (soy ağacı) da tüm geçmiş
soyumuzu topladığı için “soy ağacı” olmuş...
Bu durumda “Ağaca yaklaşmayın” toplamaya, biriktirmeye
yaklaşmayın, Allah’a güvenin, O’ndan ümidinizi kesmeyin, O’ndan
uzaklaşmayın yani İblis ve Şeytan olmayın demektir. Demek ki yasak ağaç
mülk/mülkiyet olmaktadır.
“Şeytanın soldan, sağdan, arkadan, önden yaklaşması” bu durumda
içimizdeki servet, siyaset, şöhret ve şehvet tutkularının bizi hırsa ve
hasede sürüklemesi demektir. Biz Âdemler hep buralardan kaybederiz.
“Cennette açlığın, çıplaklığın, susuzluğun ve güneşin sıcağında
yanmanın olmaması”, açlığın, yoksulluğun, evsizliğin, çaresizliğin, temel
yaşam araçları kıtlığının ve güvensizliğin olmaması, bütün bunların sorun
olmaktan çıkarılması, barış, kardeşlik, adalet, esenlik, sevgi, merhamet ve
paylaşım yurdunun kurulması demektir. Öyle ki orada sadece “selam”
(esenlik, barış, kardeşlik) vardır.
Bunlar olmayınca biz Ademler “şecere-i huld” ve “mülk-i la yebla”
peşine düşeriz. Böylece “yasak ağaçlara” dokunur, bunun için olmadık
(servet, siyaset, şehvet, şöhret) suçları işler ve içinde bulunduğumuz
doğal dünyayı (cenneti) cehenneme çeviririz...
“Adem’in topraktan yaratılması”: İnsanın yaratılışı anlatılırken
kullanılır. Topraktan yaratılma, topraktan gelen gıdalardan yaratılma
demektir. Bu yaratılış halen sürmektedir. Bütün gıdalar topraktan gelir.
Erkekte sperm (nutfe), kadında yumurtaların oluşmasına sağlar ve bu
ikisinin biri araya gelmesiyle yeni Ademler (insanlar) yaratılır.
“Cinin (şeytanın) ateşten yaratılması”: İnsanın içinde dolanan hırs,
ihtiras, şehvet gibi dürtüleri ifade için kullanılır. Çünkü ateş dini
sembolizmde içteki kötülük dürtülerini anlatır. Kırmızı renk bu nedenle
öfkenin ve şehvetin sembolüdür. “Dumansız ateş” (Hicr; 27)
denmesinden anlaşılacağı gibi bu bildiğimiz ateş değildir. Hem tabiattaki,
hem de insandaki ‘enerjiyi’ ifade eder.
“Cennetten kovulma”: Kur’an insan eli değmemiş, kan dökülüp fesat
çıkarılmamış, henüz mülk edinme savaşlarının çıkmadığı, sınırların
çizilmediği, çitlerin çevirilmediği doğal dünyaya cennet der. İnsanoğlu
(Adem) yıkılmayacak mülk (mülk-i la yebla) ve son sınırına kadar toplama
(şecer-i huld) peşine düşünce yani yasak ağaçlardan yemeye başlayınca
doğal dünya bozulur. Tekâsür (çoğaltma, yığma, biriktirme) yarışı insanı
kaosun, çatışmanın, yıkıcı rekabetin, her şeyin alınıp satıldığı bir ateş
çemberinin (cahim) içine düşürür. Böylece Adem cennetten kovulmuş olur.
Kovulmamak için bu yasak ağaçlara dokunulmaması, doğal dünya ile
uyum içinde olunması gerektir.