sahtekarlık (batıl) üzerine kurduğu halde gerçekmiş gibi kendini
gösterenlerin foyası ortaya çıkacak, hak (gerçek) gelince batıl (sahte) yok
olup gidecek, maskeler düşecek ve gerçek yüzlerine yüzlerine vurulacaktır.
Bundan kaçış imkansızdır. Çünkü O’nun adı “Cenâb-ı Hakk’tır.
Neye inandığınızı iyi düşünün...
- “İman edenlerin Allah’ı ve O’nun katından inen GERÇEĞİN TA KENDİSİNİ
hatırlamaları için titreyip kendilerine gelme zamanı gelmedi mi? Yoksa
önceki çağlarda kendilerine kitap verilip de sonra üzerlerinden uzun zaman
geçince günaha dalarak kalpleri katılaşanlar gibi mi olacaklar? (HADİD:
57/16)
Yani; iman iddiasında bulunanların “Cenâb-ı Hakk’ı” (gerçeği, hakkı ve
adaleti) ve O’nun katından gelen gerçeğin, hakkın ve adaletin evrensel
sesi Kur’an’ı hatırlamaları, ona dönmeleri ve onunla titreyip kendilerine
gelme zamanı gelmedi mi? Yoksa önceki çağlarda kendilerine kitap
verilenler gibi, aradan uzun zaman geçince gerçeklikten (tarih, insan,
hayat ve tabiattan) koparak dinlerini tapınak dinine çevirenler, kitaplarını
terk edenler, duvarlara asanlar, ölüler kitabı haline getirenler, cenaze
ritüeli haline sokanlar, haktan ve adaletten sapanlar, günaha dalanlar,
inançlarını hurafe çöplüğüne döndürenler, sanki Allah yokmuş gibi
yaşayanlar, sanki Kur’an bize seslenmiyormuş gibi arkasına bakınıp
duranlar, sanki Kur’an bize değil de duvarlara okunuyormuş gibi kalpleri
kaskatı kesinler gibi mi olacaklar?
Kur’an ondört asır önce soruyor bu soruyu, dikkat ediniz.
“Ya bunlar da öncekiler gibi olursa?” diye soruyor. “Bu Kitap yine mi
terkedilecek, yine mi boşlukta kalacak, yine mi “ölü metin” haline gelecek”
diye endişelerek soruyor.
“Yoksa siz de mi, yine mi?”
Şu soruya bakar mısınız!
Ne yazık ki öyle...
Yine öncekiler gibi oldu, yine terk edildi, yine boşlukta kaldı, yine ölü
metin haline geldi.
Yine gerçeklikten koptu.
Gelin “Cenâb-Hakk’a” (Gerçeğe, Hakka, Adalete) yeni baştan iman edelim.
İmanımızın mihverine bunu koyalım ve buna göre tepeden tırnağa Allah,
kitap, peygamber ve din anlayışımızı yenileyelim. İnsana, tarihe, hayata
ve tabiata dönelim.
Gelin dönelim gerçeğe, adalete, hakka
Mecburdur bütün geceler çıkar sabaha