Kul hakkı ile karşıma gelme
Türkiye’de, herhangi bir
kahvehaneye gidin, yandaki
masadan, ortalama bir
vatandaşın şöyle dediğini
duyabilirsiniz; “Ne demiş
Cenab-ı Hak; ‘Kul hakkıyla
karşıma gelme!”
Nerede demiş? Hangi ayette
demiş? diye itiraz etmenize gerek yok, çünkü bu söz, tam da Kur’an’ın
ruhununun Müslüman halk muhayyilesinde yoğrularak dile gelmiş
ifadesidir.
Türkçe’de deyim haline gelmiş böyle sözler çoktur; “Harama uçkur
çözme”, “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yeme”, “Alma mazlumun ahını
çıkar aheste aheste”, “Kula bela gelmez Hak yazmadıkça; Hak bela
yazmaz kul azmadıkça” gibi...
Bunların her biri aslında birer ayettir.
Hele “Kul hakkıyla karşıma gelme” sözü, tümüyle Kur’an’ın ruhunu
yansıtır.
Burada şu denmek istenir; “Sakın kul hakkı yeme çünkü Allah kul hakkı
yemeyi affetmez.”
Kimi dinî cemaat ortamlarında ise şu ayet popülerdir; “Allah şirk dışında
bütün günahları affeder.”
Peki, Allah’ın “Affetmem” dediği suç ve günah hangisidir?
Acaba Allah, kendine karşı işlenen günaha mı (şirk), yoksa insanların
birbirine karşı işlediği günaha mı (kul hakkı) “Affetmem” demektedir?
Bu, şunun için önemli...
Mesela, devlet, kendine karşı işlenen “devletin manevî şahsiyetini tahkir
ve tezyif” gibi suçları affetmiyor da insanların birbirine karşı işlediği adam
öldürme, hırsızlık, yolsuzluk, gasp, tecavüz gibi suçları affedebiliyor.
“Devlete karşı suç (şirk!) affedilmez, gerisi önemli değil” diyen siyasi
anlayışla, “Allah’a karşı şirk affedilmez, gerisi önemli değil” diyen dinî
anlayış arasında bir paralellik ve mantık birliği var.
Böylesi bir siyasî anlayışın aslında dinî anlayıştan yani Tanrı ve devlet
tasavvurundan türediğini (kaynaklandığını) düşünüyorum.
Çünkü Emevî, Abbasî, Selçuklu, Osmanlı ve T.C devlet tasavvurları tek bir
tarihsel zaman süreci içinde “görüngü” değişikliğine uğramış ve fakat Tanrı
ve devlet anlayışları hiç değişmemiş...
Asıl “derin devlet” de budur.
Bunun değişmesi için “derine” inilmesi; Tanrı ve devlet tasavvurlarının
sorgulanması gerekmektedir.
Şimdi, işin köklerine inelim bakalım durum gerçekten öyle mi?
Kur’an’da 324 yerde “zulüm”, 174 yerde de “şirk” kavramı geçer.
Zulüm “ötekine haksızlık yapmak”, şirk de “Allah’a ortak koşmak” demek...