Kuran Kıssalarından Ne Anlamalıyız

(Arzum) #1

Bütün bunları yaparken Kur’an insana bir bilinç aşılamaya çalışıyor. Kur’an
bir bilim kitabı değildir. Bir bilinç kitabıdır. Aradığınız cevaplar Kur’an’da
yok. Tabiatta, doğada var. Oraya bakın.


Psikolojik Dünyamızın Deşifresi: Adem Kıssası
Kur’an’da Adem Kıssası’nda şöyle bir ayet vardır. “Şeytan Adem’e vesvese
verip (...) (Tâ Hâ, 120)” Vesvese, içten gelen bir fısıltıdır. Adem de biz
insanlarız. İçimizdeki sesten bahsediyor bu ayet. Ana psikolojimizin ne
olduğunu söylüyor. “Şeytan Adem’e vesvese verip dedi ki, ‘Sana şecere-i
huld’un ve mülk-i la yeblâ’nın yolunu göstereyim mi? (Tâ Hâ, 120)”
Şecere-i huld ve mülk-i la yeblâ. Bu iki şeyin içimizde olduğunu,
ademoğlunun bu iki şeyin peşinden gittiğini, bunun dışarıya yansıdığını,
dıştaki çarpıklıkların ve çürümelerin kökeninde Adem’in içindeki bu
psikolojinin yattığını söylüyor. Geçmişteki Ademlerin, bugün yaşayan
Ademlerin ve gelecekte yaşayacak Ademlerin içindeki onulmaz, iflah
olmaz, esaslı bir problemi Kur’an bize deşifre ediyor. Şecere-i huld ve
mülk-i la yeblâ ne demek? Şecere ağaç, huld, sonsuzluk, mülk-i la
yeblâ, yıkılması mümkün olmayan mülk demektir. “Sana sonsuzluk
ağacını göstereyim mi? Buna sahip olursan yıkılması mümkün olmayan bir
mülke sahip olacaksın." diyor. Bu kavramları açıklarken etimolojiden
gitmek gerekir. Şecere, cemaâ demektir, yani toplamak. Keneze demektir,
yani biriktirmek. Ağaç da bütün dalları, yaprakları, meyveleri kendinde
toplar. Huld, sonsuzluk diye çevriliyor, aslında bir şeyin son sınırı
demektir. Şu halde şecere-i huld, bir şeyi son sınırına kadar toplamak
demektir. “Sana arzu ettiğin, heves duyduğun, peşine takıldığın şeyin son
sınırına kadar nasıl toplayacağını ve bu toplama neticesinde yıkılması
mümkün olmayan bir servete, iktidara ve mülkiyete nasıl kavuşacağının
yolunu göstereyim mi?” diyor. İnsanın içindeki ana dürtüyü deşifre ediyor.
Bu doğru bir söz müdür? Gelin birlikte bunu gündelik hayatta test edelim.
Hayatta ben bundan başka bir şey görmüyorum. Dünyadaki bütün
savaşlar, işgaller, desiseler, yalanlar, iftiralar bundan olur. Tüccar müşteri
toplamak ister. İster ki, bütün ürettiği şeyleri insanlar ondan alsınlar.
Mesela ben yazarım. Bir kitap yazıyorum. Benim içimden bir ses diyor ki
“En çok benim kitaplarım satsın.” Televizyoncu en çok reytingi ben alayım,
istiyor. Futbol takımları bütün puanları ben toplayayım, istiyor. Amerika
istiyor ki, bütün petrol benim olsun. Herkes toplama peşinde.


İnsandaki Toplama Dürtüsüne Örnek: Habil ile Kabil Kıssası
Habil-Kabil Kıssası biraz önce bahsettiğimiz konuyu örneklendirerek
açıklayan kıssadır. Kabil toplama peşinde olan, Habil ise toplamaya
karşı çıkan demektir. Kabil bir bahçenin etrafına çit çeviriyor ve “Burası
benim.” diyor. Daha önce insanlar geliyorlar pınardan su alıyorlardı,
meyvelerinden yararlanıyorlardı, ağaçların gölgesinde oturuyorlardı. Birisi
çıktı, “Burası benim, bundan sonra buranın nimetlerinden yararlanmak
istiyorsanız bana hizmet edeceksiniz.” dedi. Çitle çevirdi. Çitin çevrildiği
yere “mülkiyet” dendi. Etrafına memur koydu, onlara “devlet” dendi.
Silahlı adamlar tuttu orayı koruması için onlara da “ordu” dendi.
Mülkiyetin, devletin ve ordunun ortaya çıkışı böyle oldu. Habil-Kabil Kıssası

Free download pdf