Tefsiri: Bu ayetler Kabe etrafında müşrikler tarafından kurulan, cüsseli
(büyükbaş) hayvan, deve, koyun ve her tür ekin ürünlerinin “iç edilmesi”
üzerine kurulu düzene karşı söyleniyor. Çünkü onlar Kabe’ye getirilen
hediye (hedy) hayvanlarına ve ekin ürünlerine el koyuyor, yoksullara
gitmesine engel oluyor ve ihtiyaç sahipleri arasında eşitçe dağıtılmasına
yasaklar getiriyorlardı. Kur’an’daki tabirle “yerli yabancı herkesin eşit
hakka sahip olduğu” Mescid-i haramdan insanları alıkoyuyorlardı. (Hacc:
25).
En’am suresinde bu menfaat çarkının nasıl döndüğü uzun uzun anlatılır.
Mesela bir yerde şöyle denir:
“Tutup Allah’ın yarattığı ekin ve hayvanlardan ona bir pay ayırdılar ve
kendi akıllarınca “Bu Allah için, bu da ortaklarımız için” dediler. Ortakların
payı Allah’ın payına geçmez, ama Allah payı ortaklarına geçer; ne berbat
bir iş bu!” (En’am; 136)
Görüldüğü gibi en’am “nimet olarak gelen sığırlar” manasında kullanılıyor.
Çünkü rivayete göre cahiliye Arapları ekin ve sığırlardan el koydukları
ürünleri putlar ve Allah arasında bölüştürürlerdi. “Şu Allah’ın payı şu da
tanrılarımızın payı” derlerdi. Allah için ayırdıkları payı başkaları için
harcarlar, putları için ayırdıkları payı zimmetlerine geçirirlerdi. Putların
payından Allah’ın payına bir şey geçerse hemen geri alırlar, Allah’ın
payından putlarının payına geçen bir şey olursa, sonuçta bu kendi
ceplerine gireceğinden hiç ses etmezler “Allah zengindir putlar fakir,
O’ndan bunlara bir şey geçmesinden bir şey olmaz” derlerdi (İbn Abbas).
Demek ki cüsseli hayvanlar (el-budne) Kâbe etrafındaki ni’met (en’am)
istismarına dayalı bu “hayvan döngüsünü” ifade ediyor.
En’am suresi 135-140 arasında bu döngünün nasıl işlediğini
okuyabilirsiniz. Burada esas amaç kurban kesmek değildir. Kabe’ye
getirilen hayvanların “çete” tarafından iç edilmesi ve aralarında
üleşilmesine karşı onların kamunun/yoksulların hakkı olduğunun
vurgulanmasıdır. Bu arada kesilenler varsa -ki bu örfen müstahaptı-
onların da sadece etlerinden yenilebileceği (kendine ayırıp biriktirmek yok)
gerisinin yine yoksullara dağıtılması gerektiğinin ısrarla vurgulanmasıdır.
Tabi bütün bunlar hacca gidenler için geçerli. Oradaki durum anlatılıyor.
Hacca gitmeyenlerin kurban keseceğine dair Kur’an’da en küçük bir ima
bile yok.
Kur’an’da sadece mazereti sebebiyle hacca gitmeye niyetlenip de
gidemeyenlerin Kabe’ye bir hedy (adanmış hayvan) göndermesi istenir.
(Bakara 196). Çünkü ihtiyaçtan fazla olanın oraya gönderilmesi ve orada
ihtiyaç sahiplerinin eline ulaşması istenmektedir. Gönderilecek hayvanın
illa kurban olarak kesilmesi gerekmiyor. Hedy hediye kökünden gelir ve
canlı bir hayvanın veya bedelinin yoksula bağışlanması manasına gelir.
Kabe’ye getirilen “kurbanlık hayvan” demek,“adanmış hayvan” demektir;
Allah’a, Kabe’ye, yani kamuya, ihtiyaç sahiplerine adanmış, onlara
verilmek üzere getirilmiş canlı hayvan, ekin ürünü vs. demektir. Bu dahi
“hacca niyetlenip de gidemeyenler” için geçerlidir.
Sonra yukarıdaki ayetin devamında şöyle denilir: “Onların etleri ve kanları
asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız ulaşır. Böylece onları sizin
arzum
(Arzum)
#1