Çevirmen heyeti arasında Ali Özek, Hayrettin Karaman, Ali Turgut,
Mustafa Çağırıcı, İbrahim Kâfi Dönmez, Sadrettin Gümüş gibi isimlerin yer
aldığı, Suud-i Arabistan Krallığı’nın finansıyla hazırlanan mealde Bakara
219 ayet bakın nasıl çevirilmiş: “Sana iyilikte ne harcayacaklarını
sorarlar: ‘Affetmek’ olduğunu söyle.”
(Doğrusu: “Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: İhtiyaç
fazlasını.”)
Hz. İsa’nın “Ey kör klavuzlar! Ey engerek soyu!” derken ne demek
istediği sanırım anlaşılıyor.
Kraldan alınan dolarlarla hazırlanan meal işte böyle oluyor.
“En kral meal” işte budur!
Çiçek, böcek, estetik, metafizik mi diyordunuz?
Alın, evire çevire okuyun...
Fazla dağıtmadan, mevzudan gidelim...
Bunun benzerini “Süleyman’ın mülkü” hakkında da görüyoruz.
Kur’an’ın “Şeytanca telkinler” dediğini, bizzat meal ve tefsirler yapıyor:
Allah’ın Hz. Süleyman’a dünyada eşi benzeri görülmemiş bir servet
verdiği...
Zenginlik, şatafat, lüks ve servet içinde yüzdüğü...
Onlarca karısı, 600 cariyesi, altından muslukları, gümüşten şamdanları,
camdan havuzları olduğu...
Dahası, böyle bir servetin olsa olsa büyü yoluyla elde edilmiş olabileceği...
Bunun için Süleyman’a Harut ve Marut aracılığıyla büyü öğretildiği...
“Süleyman’ın mülkü hakkında şeytanca telkinlere uyanlar” ne
demek sanırım anlaşılıyor...
Önce Süleyman’a verilen mülk neydi ve ne manaya geliyordu oradan
başlayalım.
“Süleyman’ı imtihan etmiştik. Sağlığı öyle bozulmuştu ki tahtında
(sanki bir) ceset oturuyordu. Sonra dönüp tekrar sağlığına
kavuşunca “Rabbim, beni affet ve bana ardımdan kimsenin
ulaşamayacağı bir mülk ver. Çünkü Sen daima verirsin” diye dua
etmişti. Bu tevazu karşında Biz de rüzgârı onun emrine verdik.
Emriyle istediği yöne kolayca akardı. Bozgunculuk çıkaran bütün
yapı ustalarını ve dalgıçlıkları da emrine verdik. Ve zincirlere
bağlanmış diğerlerini de... İşte bu bizim bağışımızdır. Artık ihsan
et veya tut, hesabı yok” dedik.” (Sad; 38/34-39)
“İhtiyaçtan fazla mal haramdır” söylemi karşısında can simidi gibi
sarıldıkları “Süleyman’ın mülkü” ayetlerinden birisi de bu...
Güya burada Allah Hz. Süleyman’a sınırsız servet vermiş ve ister ver ister
verme bu bizim sana ihsanımızdır demiş. Dolayısıyla bir Müslümanın
sınırsız/hesapsız mal ve servete sahip olması caizmiş, buna bir sınırlama
getirilemezmiş ve neden bu kadar zengin olduğu sorulamazmış, bu onun
imtihanıymış...
Üstelik hemen yukarıda geçen bir ayette de (Sad; 38/32) Süleyman’a
(‘en kral’ çeviriyle) “Mal sevgisi bana sevdirildi, bu bana Rabbimi
hatırlatır” demiş...