Zülkarneyn de üç yere uğrar: Haksızlık yapan bir halk, kendi halinde
yaşayan bir halk ve saldırı tehditi altında olan bir halk...Zülkarneyn (bir
kral) her üç yerde üç tür davranış sergiler ve buradan bir kralın (siyasi
otorite, devlet) halka nasıl davranması gerektiği evrensel dersini verir...
Usule dair kısa bir ara hatırlatma: Kur’an’ın kıssa mantığının edebiyattaki
“toplumsal gerçekçi” akımının öykü mantığına benzediğini söyleyebiliriz.
Yani kıssada geçen olaylar genellikle ya kavranması/ tekrar yaşanması
mümkün olan eski çağlardaki gerçek yaşam öykülerinden seçilir. Ya da
“gerçeküstücü” bir öykülendirme ile ruh, melek, şeytan gibi kavranması
mümkün olmayan, fıtrat, deri, el, ayak, dağ, yeryüzü gibi de konuşmaları
mümkün olmayan olaylardan/durumlardan seçilir ve fakat bunlar
üzerinden yine gerçek yaşama yönelik mesajlar verilir.
Yani “toplumsal gerçekçi” dediğimiz öykülendirme, tarihte meydana gelmiş
ve sonraki çağlarda da benzerleri olmaya devam edecek bir olayın ilgili
bölümlerini, aynı adla sinemaya aktarıp filmini çeker gibi yeniden
öykülendirerek kıssalaştırmaktır. Bunun üç türlü olduğunu görüyoruz: 1-
Bir peygamberin veya tarihsel şahsiyetin etrafında dönen kimi olaylar,
Mekke’de Hz. Peygamber’e, oradan da sonraki çağlara örnek olacak
şekilde öykülendirilir; peygamber kıssalarının tamamı böyledir...2- Tarihsel
bilgisi sadece Allah’ın kendi ezeli ilminde kalmış bir olay tarihin tozlu
sayfalarından çıkarılarak öykülendirilir; Zülkarneyn, Ashab-ı Kehf , Ashabı-
Uhdud veya Bahçe sahipleri kıssası böyledir... 3- Veya bir kişinin diğerine
öğüt ve nasihat amacı ile anlattıkları öykülendirilerek kıssa haline getirilir.
Lokman ve Musa ile Bilge kişi kıssası da böyledir... Bunlardan çıkarılacak
mesajlar genellikle yer ve zaman ismi verilmeyerek de evrenselleştirilir.
“Gerçeküstücü” öykülendirme ise, gerçek yaşama yönelik mesaj vermesi
için gerçeküstücü bir anlatımla, kinaye (oluşturma), teşhis (kişileştirme)
veya intak (konuşturma, dile getirme) anlatım sanatları kullanarak yapılan
metafizik öykülendirmelerdir. Begoviç’in semavî prolog (gökteki ilk
konuşma), M. İkbal’in “İblis Parlementosu” dediği Allah, İblis ve melekler
arasında geçen konuşma veya Allah’ın ruhlar (insanların vicdanı, fıtratı, iç
dünyası) ile konuşması veya insanın derileri, elleri ve ayaklarının dile
getirilip konuşturulması veya dağlar ile, yeryüzü ile konuşulması gibi...
Usule dair bu hatırlatmadan sonra esasa gelelim...
Yazının girişinde aktardığımız Hz. Peygamber’in beş yere uğrayarak
anlattıklarının “ayetleştirildiğini” düşünün...