mutfak ateşini bir ardıç dalıyle tutuşturduktan sonra bütün
odaları bu dal aracdığıyle kutsadığını bidiriyor. Kazaklar'la
Kırgızlar'ın çadırın ocağına kurban ederken Od Ata ile Od
Ana diye seslendiklerini söylüyor.
Bu olgulardan anlaşılıyor ki Türk ailesinde, ataerkil aile'de
olduğu gibi, yalnız erkek yer tanrısına tapılmadığı, aynı
zamanda bir mabut ile bir mabudeye tapıldığı anlaşılıyor.
Bu iki mabuttan birisi erkeğin, öbürü kadının esirgeyici
perileridir, öyleyse Türkler'de ailenin temeli, ölmüş dedelere
değil, karı ile kocanın perilerine tapmaktır.
Grenard, ataerkil aileye kanıt olmak üzere Türkler'de evin
erkeğine Od Ağası denilmesini gösteriyor. Oysa evin hanı-
mına da Od Kadını derlerdi.
Yas Törenleri: Eski Türkler yas törenine yuğ(yoğ) derlerdi.
Cenazeye yuğcular ve sığıtçılar yani yasçılar ve ağlayıcılar
gelerek ağlarlar, yüzlerini yararak kanlar akıtırlar, birçok
yerlerini yaralarlardı. Fakat bütün bu eylemler, ölüye
tapmaktan çok, ölünün öfkesini gidermek içindi. Çünkü bu
öfke toplum için tehlikeliydi.
Yine bu öfkeyi gidermek için ölünün evinde kara şaman
tarafından koyu renkli bir hayvan kesilerek kurban edilirdi.
Bu tören eski yurdundan ayrılmak istemeyen ölünün
ruhunu bu yurttan çıkarmak ve böylece yurdu tehlikeli bir
ruhtan kurtarmak içindi. Görülüyor kl bu ayinlerin hiç birisi
ataerkil ailede olduğu gibi dedelere tapmak biçiminde
değildir.
ZİYA GÖKALP
Türk Uygarlığı Tarihi, S. 237-240