«Makber» mavera âleminin cümlegâhı ne kadar
süslenmiş ... Gökten ziver yağmış, yerden zinet bitmiş ...
Tüller içinde uzun intizardan sonra maşukunu kabule
hazırlanan "Fatma" nın başkanlığı altında teşrifatın ağır ve
muazzam külfetini nazif yüklenmiş:
Ölmek mi denir bu hâle haşa
Karşımdasın işte sen serapa
nüktesini sarfediyor. Cenap, Fikret, meftunu oldukları
tezatlarının maddî bir misalini yaratmak için renkleri
birbirine uymıyan çiçeklerden yaptıkları bir buketi üstat: bir
mecmuai külliyatı ezdat diye sunmak istiyorlar.
Vaktiyle seni titreten, inleten ve şimdi de arkandan bizi
ağlatan «ö lü m » sen bize haber ver... Ebedî karanlıklara
bürünen bu esrarı senin inzimam eden mevcudiyetinde mi
nurlandıramıyacak?
Sükût, o hutbesidir kâinata emvalin.
TAHİR İNCE
Kalecik Posta ve Telgraf Şefi, Ahali
*****
«O kadar çatmışım ki eflâke
Eminim kâinat iner hâke
Beni biruh edince Azrail.
Dâhinin ölümünü haber alınca «gazub şairin» bu mısraları
dudaklarımda dolaştı. Vakıâ kâinat hâke inmedi, fakat
bütün bir milletin «kâinat» tan daha içli gözyaşları «haki»
sulayor. «Ademi» dünya edebiyatında en iyi terennüm eden
Hâmidi «adem» kendine maledemiyecek. Ne büyük
bahtiyarlık ki, bunu bilerek, buna bir «veli» gibi inanarak