- Ünite - Menkul Kıymet Yatırımlarında Davranışsal Faktörlerin Önemi 85
Bütün bu hallerde bulanık zihin rasyonel olmayan kararlara
yol açmaktadır. Hâlbuki taze zihin daha büyük resmi görme-
ye ve detayları yakalamaya olanak tanıdığı için daha isabetli
kararlara yol açar.
- Sürü psikolojisi
Araştırmalar daha fazla bilgi paylaşımı olduğu ve farklı ba-
kış açıları ortaya çıktığı için genellikle grupların bireylerden
daha iyi karar verdiklerini göstermiştir. Bununla birlikte,
“grup düşüncesi” bazen doğru fikrin ortaya çıkmasını engel-
leyebilir ve yanlış bir fikrin diğer grup üyelerince benimsen-
mesine yol açabilir.
Bu konuda yapılan bir araştırmada meydanda hiçbir şey
yokken gökyüzüne bakan bir kişinin kimse tarafından fark
edilmediği, 2-3 kişinin bu hareketinin 5-10 kişi tarafından,
5 ve daha fazla kişininkinin ise çok daha fazla katta kişiler
tarafından tekrarlandığı gözlenmiştir.
Aynı şekilde, piyasada başlangıçta bir hissede oluşan fiyat ar-
tışı daha fazla yatırımcının o hissede satın alıma yönelmesi-
ne böylece fiyatın daha da artıp daha da fazla yatırımcının o
hisseye hücum etmesine yol açmaktadır. Hissenin ait olduğu
şirketin performansıyla ilgili olmayan bu fiyat hareketinin bir
sonu olacağı ve büyük kayıpların yaşanacağı unutulmaktadır.
“Bu kadar insanın bir bildiği vardır” düşüncesinden hareket
eden bütün yatırımcıların tamamının sıfır toplamlı bir oyun-
da kazanması mümkün değildir.
“Sürüden kopmama” felsefesine bir örnek de kurumsal yatı-
rımcılar için verilebilir. Kurumsal fon yöneticileri hem katı-
lımcılara hem de patronlarına karşı sorumlu olduklarından
diğer fonların stratejilerini izlemeleri ve aynı hisse senetleri-
ne yönelmeleri oldukça yaygın bir durumdur. Çünkü böyle
bir tercihte bulunan fon yöneticilerinin, kararları zararla so-
nuçlandığında diğer fonların da aynı stratejileri izlediklerini,
zararın dış faktörlerin bir sonucu olduğunu “gerekçe” olarak
patronlarına ve fon yatırımcılarına belirterek pozisyonlarını
korumaları mümkündür. Hâlbuki diğerlerinden farklı bir ya-
tırım stratejisi izlemiş ve bu stratejileri zararla sonuçlanmışsa
bu onların “beceriksizlikleri” olarak görülecek ve pozisyon-
larını kaybedebileceklerdir. Yani kurumsal yöneticilerin ken-
dileri dahi riskten kaçınmaya eğilimlidir! Son olarak, diğer
fonlardan farklı bir strateji izleyip de stratejisi karla sonuçla-
nan bir fon yöneticisi patrondan övgü veya biraz ücret artışı
alabilir. Hatta bu sonucun kendi yeteneği dışında konjönktü-
rün bir sonucu olduğu bile kendisine söylenebilir.
4. Riskten kaçınma (Kaybetme korkusu)
Finans piyasalarında karlı varlıkların hemen satılıp zararda
olan varlıklarda beklemede olmak tipik bir durumdur ve as-
lında riskten kaçınmanın da bir sonucudur. Riskten kaçınma
yatırımcılarda atalete (hareketsizliğe) ve statükoya yol açar.
Hâlbuki zararda olan senetlerin elden çıkarılması sonucunda
buradan sağlanacak fonun daha karlı varlıklarda kullanılma-
sı ve verginin varlığında zararların karlardan mahsup edil-
mesine imkan sağlayabileceği gerçeği ihmal edilir.
Yapılan bir araştırmada bireyler için 1 birimlik kaybın 1 bi-
rimlik kazançtan 2.5 kat daha fazla acı verici olduğu tespit
edilmiştir.
Riskten kaçınma aynı zamanda riskin nasıl ifade edildiği ile
de ilgilidir ve bu ifade ediliş biçimi kararları önemli ölçüde
etkiler. Örneğin yapılan bir araştırmada deneklere;- Kesin olarak 750 doların kaybı,
- %75 ihtimal ile 1000 doların kaybı ve %25 ihtimal ile hiç-
bir kayıp,
alternatifleri verilmiştir.
Her iki durumda da beklenen kaybın değeri 750 dolar [(1000
x 0,75)+(0 x 0,25)] olmasına karşın davranış bilimcileri de-
neklerin % 90’ının ikinci alternatifi seçtiğini tespit etmiştir.
Çünkü ikinci alternatif ihtimal içerdiği için insanlar riski
ihmal etme eğilimine girmektedirler. İşte ihtimalin olduğu
durumlarda bireyler “aşırı iyimserlik”in etkisiyle şansın ken-
dilerine yardım edeceğine inanırlar.
Sonuç
ABD’de davranışsal finans alanında yapılan yukarıda belirti-
len araştırma ve tespitlerin ülkemiz için de geçerli olması ga-
yet tabidir. İMKB’de her hafta belli bazı hisselerde oluşan sert
fiyat hareketlerinin aslında bu durumun tipik bir göstergesi
olduğu düşünülmektedir.
Yukarıda belirtilen psikolojik faktörler sistematik ve öngörü-
lebilir olmasına karşın birçok yatırımcının yatırım kararla-
rını şekillendirebilmektedir. Bu konuda yatırımcıya rasyonel
olmayan kararlardan kaçınmasına yardım edebilecek düşün-
ce tarzı her bir yatırımın performansı yerine sürekli olarak
toplam servet değerinde meydana gelen değişmeyi gözlem-
lemesi, kendi yeteneklerinin bir sınırı olduğunu ve sıfır top-
lamlı rekabetçi bir ortamda yatırım yaptığını unutmaması
olabilir. Doğru olmayabilen günlük fiyatlar yerine hissenin
ait olduğu şirketin performansına odaklanmak da sürü psi-
kolojisinden kurtulmaya yardım edebilir.