Ne demiştik: «İçi güzel ümitlerle dolu» değil
mi?... Onun ümitleri yarınlardaydı. Her şeyi,
her şeyi gençlerden bekliyordu Fikret:
Ümidimiz bu: Ölürsek de biz yaşar mutlak,
Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak!
Mehmet Akif’le kavgasından bahsetmiye-
ceğim. İkisinin de ruhu acı duyar. Akif, bu
acıyı sağlığında bile duymuştur: Yazdığı
uzun hicviyeyi Safahat’m ikinci baskısına
koymadı. Onun bu güzel pişmanlığına biz de
saygı göstermeliyiz. Susalım! Bu susuş,
ikisine de bir saygı susuşudur!
Fikret, genç öldü, çok genç: Kırk sekiz
yaşında...
O çelik yapılı, çelik ruhlu adam, neş’eli bir
akşam yemeğinden sonra, gece, buhranlar
içinde çırpınarak, şeker hastalığından
ölmüştür.
184