Ondan sonra, içi küskünlük dolu, ama yine
güzel umutlarını kaybetmeden yuvasına
«Aşiyan»ına kapandı. Oradan, zaman zaman
çığlıklarını işitiyorduk. Bu çığlıklar, ağızdan
ağıza, kulaktan kulağa, geniş yankılarla
bütün yurdu kaplıyordu:
Millet yaşamaz, mevte tahassürle solurken,
Sussun diye vicdanına yumruklar inerse!
Millet yaşamaz, Meclisi müstahkar olurken
İğfal ile, tehdit ile titrer ve sinerse!
Hele hırsızlıklar, vurgunlar karşısındaki
isyanı, yarım yüzyıl sonra, sanki bugün
yazılmış kadar canlı, yeni, taze değil mi?
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın gider
ayak,
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan
ocak!
Bugünkü miydeler kavi, bugünkü çorbalar
sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın kapış kapış, çanak çanak!
Yiyin efendiler, yiyin! bu hân-ı iştihâ sizin,
Doyunca, tiksinince, patlaymcaya kadar
yiyin!