bağırmak mı gerekiyor? Bağırmaksızın bu haber verilemez mi? Dil felsefesine
göre; bir şeyin toplumsal anlatış tarzı, o toplumun benliğinin çeşidini ortaya
koyar. Çünkü ses, numeni gösteren fenomendir. Bir toplumun, duyurularını
“aaaaaaaaa” sesi ile bağırarak yapması, çağımız felsefesince animal ve bebeklik
durumudur. Ezan ve sala insanlara huzursuzluk verecek kaba ve barbar değil de
huzur ve sukünet verecek kibar ve medeni şekilde neden okunamadığının
bilimsel, felsefi izahı gerekir.
Gözdağı Vermek Şiddeti
Ateşe tapanlardan alınan ve ateş yakma yeri anlamına gelen “minare” ile ülkenin
her yerini sayısız miktarda ve orantısız büyüklükle doldurarak büyük olduğunu
göstermeye çalışmak şeyhlik zihniyeti gibi, olmayan büyüklüğü kabul etmesini
kendi insanına dayatmadır. Minarelerle verilen büyüklük gözdağı, insanlığa değil,
kendi insanına veriliyor. Çünkü kendi ürünü yoktur. Kendi ürünleriyle değil de
ithal ürünlerle büyük olmak çabası, bir toplumun toplumsal kimlik zemininin
özgün olmadığının göstergesidir.
Profesör Cenaze İmamlığı/İlahiyatçılıkta Şeyhlik
Ülke, kendisine onlarca yıl ve milyonlarca lira harcayarak profesör yaptığı bir
ilahiyatçı, büyük olmak için VİP cenaze namazı kıldırıyorsa, din bilgisi açısından
cahil cami cemaatine din servisi verebilecek şekilde frekans düzeyi aynı ise, o
ülkenin ilahiyat akademiyası şeyhlik düzeyindedir demektir. Çünkü kafa ile iş
yapması gerekirken ve bunu yapamadığından ağızla iş yaparak büyük olmaya
çalışıyor. Profesör olduğu halde büyük olmadığı kanaatine sahip olmak ne
kötüdür. Profesör sadece dünya entelektüel piyasasında değer bulan kafa ürünü
vermekle büyük olabilir. Kötü olan şey, profesör olup da dünya entelektüel
piyasasında akademik değeri olan bir eser verememiş olmaktır. Hatta bir ülke ve
toplum için daha da kötüsü, böyle bir eser veremeden profesör olabilmektir. Bir
ilahiyat profesörü, din adı altında tahrif edilmiş ve çağdışı kalmış eski usulleri
kullanmak değil, çağa uygun yeni usuller üretmek zorundadır. Tabi bunları
üretmek düşünme adı verilen kafa işlemi gerektirir. Bir ülkenin kafa katmanını
işgal edenlerin, kafa işlemi yapmaktan aciz olmaları talihsizliktir.
SONUÇ
Büyüklüğün Değeri
Bir kişinin büyüklük değeri, onu büyük yapanların değeri ile özdeştir. Bir
toplumun kafa değil de avam katmanı tarafından yüceltilen kişi, en fazla avam
katmanı kadar büyük olabilir. Kişi en üst makamlara gelebilir ama onun değeri,
onu oraya getirenlerin insanlık çizgisinin çıtasındaki değeri kadardır. İnsanlık
piyasasında değeri olan bir şey üretemeyen, Türkiye’de şeyhlikle büyük adam
olmaya çalışır. Çünkü Türkiye şeyhlik yoluyla büyük adam olunabilinen bir
ülkedir. Fakat bu büyük olma, lokaldir. Yani sadece Türkiye’de geçerlidir. Ülke
dışında hiçbir bir değeri yoktur.
Avam katmanının büyüttüğü insanlar, kendilerinin büyük olmadıklarını bilirler.
Nitekim büyük makamlara böyle gelenler, en üst makamlara geldiklerine rağmen
kendilerinin büyük adam olduklarını ispat etme çabası içerisine girerler. Çünkü
kendileri de büyük adam olmadıklarının farkındadırlar. Bu nedenle en üst
makamlara gelmelerine rağmen hala kendilerinin büyük olduklarını ispat etme
çabası içine girerler. Bunun nedeni, çağımızda üst makamlara gelmek üstün
olmak göstergesi değildir. Üstün olmak, çağımızın zihinselliğiyle ürün vermeyi
gerektiriyor. Bu kişiler bu özelliğe sahip değiller.
Başkası sayesinde büyük olmanın karşılığı, hayatta iken alınır ama kişinin
ölümüyle birlikte yok olup gider. Fakat kendi gücüyle büyük olan kişi, karşılığını