Ümmet, imama ait toplum demektir. Yani toplumun, toplum kurucusunun malı
olmasıdır. Roma toplumu, Bizans toplumu, Osmanlı toplumu, Musevi, İsevi,
Ümmeti Muhammed gibi toplum adlandırmaları, işte ulus ve demokrasi öncesi
monarşi sisteminin adlandırmalarıdır. Ulus kavramında toplum, hiçbir kişinin malı
ve mülkü değil, toplumun kendisinin olmasıdır. Demokraside de yönetim
toplumundur. Bu nedenle demokrasi ve ulus birlikte gider. Bir ülkede ulus toplum
yoksa orada demokrasi de olamayacaktır.
Kabilecilik
Monarşi, kabileci sosyolojik yapının egemen olduğu dönemde ortaya çıkmıştır.
Çok sayıda kabileden oluşan bir ülke toplumunu tek kabilecilik anlayışıyla
yönetme sistemidir. Kabilecilik sisteminde birden çok sayıda soy ve klan
bölümleri vardır. Bir tane klan ya da soy iktidara gelir ve yönetimi onun
mensuplarıyla yapar, diğerlerine yönetimde yer vermez. Demokrasi, kabileci
sosyolojik çapı aşamamış insanların uygulayabileceği bir sistem değildir.
Kabileciliği aşamamış kişilerin demokrasisi, klan ve kabileci yönetimi olacaktır.
Ulus ve Kabilecilik
Ulus ne çoğunluk ne de çoğulculuktur. Bir ülkede yaşayan hepsicilik,
herkesçiliktir. Ülkenin bütün resmi ve ekonomik olanakları herkesindir. Fakat
kabilecilik anlayışını aşamamış ve bu nedenle geçmişte kalmış kişiler, ülkesindeki
sadece kendi ideolojisine ya da kabilesine mensup olanları kendi milleti olarak
görür. Sadece kendi kabilesini içler, diğerlerini dışlar, bütün vatandaşları
kapsayamaz. Ulus anlayışına ulaşamamış kişi mutlaka dışlayıcı olur, kapsayıcı
olamaz. Devleti sadece kendi klanıyla yönetebilir, bütün vatandaşlarla
yönetemez. Devletin bütün olanaklarını kendi klanına verir. Bu durumda diğer
insanlar mahrum olur ve o iktidarın gitmesini ve kendisinin mensup olduğu
kabilenin iktidara gelmesini bekler. Kendi kabilesi iktidara gelene kadar hiçbir iş
yapamadığı gibi, daha önce yaptıkları da erir gider. Bu nedenle o ülkede küresel
çapta bir işletme doğmaz.
Şayet bir ülkede iktidar, sadece kendisine oy verenleri kendi milleti olarak
görüyor ve aslında bütün vatandaşların olan devlet nimetlerini bütün millete
vermiyorsa, orada kabilecilik çapı aşılıp ulus kavramı çapına ulaşılmamış
olmayacağından orada demokrasi de olmayacaktır.
Şeyhlik ve Monarşi
Şeyhlik, kabilecilik ya da klancılık ve mutlak monarşi aynı yapıya sahiptirler ve
aynı devir insanının akıl çapının ürünleridirler. Hepsinde de teklik demek olan
“monos” egemendir Hatta şeyhlik monarşinin, kabileciliğin ve klancılığın din
kaplamalı yansımasıdır.
Şeyhlik monarşi gibi tanrısal hakka dayandırılarak din üzerindeki mutlak
monarşist iktidardır. Şeyh, kendi kendine verdiği şeylik unvanını, Tanrı’dan
aldığını iddia eder. Bu, tıpkı çağımıza kadarki devirlerde siyasal yöneticilerin,
iktidarlarını Tanrı’dan aldıklarını iddia etmeleri gibidir. O nedenle şeyh, sadece
Tanrıya hesap vereceğini iddia eder. Çünkü dünyadaki cezaları almaktan korkar.
Ahrette alacağı cezalardan korkmaz. Çünkü gerçekte Tanrı’ya ve ahretin varlığına
inancı yoktur. O nedenle dünyadaki cezalardan kurtulmak için her türlü inkarı
yapar ve yalanları söyler. Ama insanlara Tanrının, “aleyhinize dahi olsa doğruyu
söyleyin” gibi emirlerini satar.