Microsoft Word - PROF. DR. NÄ°YAZÄ° KAHVECÄ° FELSEFE MAKALELERÄ°.docx

(Arzum) #1

Asıl feodalite özel bir sistemdir. Direktuvar sistemi ise, Devlet eliyle yürütülen
resmi feodalitedir. Çünkü seçimle de gelse baştaki kişi ülkeyi kendi derebeyliği
olarak görerek derebeyi gibi yönetir. Nitekim baştaki kişiye, derebeyliğin beyi ve
kölenin efendisinin unvanlarının birleşimi olan “beyefendi” denir. Asıl derebeylik
ve kölelik sisteminde derebeyi derebeyliğin, efendi de kölelerinin gelirini kendisi
karşıladığı için harcamaları da kendisi istediği yapardı. Fakat resmi feodalite
sisteminde gelirleri halk sağlar ama harcamaları baştaki “beyefendi” kişi kendi
keyfi inisiyatifiyle istediği gibi yapar.


İbadet Yapma Biçimi ve Monarşi
İslam’ın gelişinden önce üretilmiş olan namaz, tamamen monarşist eğitim verir.
Din adamları kondaktörlüğünde ifa edilen bütün ibadetler gibi namaz da
monarşist insan yetiştirmek için kullanılırdı. Fakat Hz. Peygamber bunu tersine
çevirmek istemiştir. Mesela diğer dinler, ibadetleri mabette ve bir din adamının
önderliğinde ifa edilmesini şart koşarken Hz. Peygamber, namazları kendisi
kıldırmasına rağmen, Cumayı dahil, camide ve kendisinin arkasında kılmayı farz
yapmamıştır. İmamla ifa edilen ibadetler, insanlara monarşist eğitim
verdiklerinden monarşist yöneticiler camileri, insanların oralarda imamların
arkasında namaz kılmalarını çok severler. Çünkü monark yöneticiye insan
malzemesi yetiştirirler.


Sonuç
Felsefeye göre insan demek; hayvan olan doğal malzemeyi insan ürünü yapay
olan beşere dönüştürmek demektir. Yani animallıktan hümünalliğe,
hayvansallıktan insancıllığa geçmektir. İnsanlık, doğallıktan uzaklaşıp
hümünalliğe yaklaştıkça insancıllaşmıştır. İnsancıllaştıkça daha çok hümünal olan
sistemler üretmiştir. İnsan aklıının çapının genişlemesine orantılı olarak insancıl
sistemler üretir. İnsan aklının çapı ise, düşünme işlemi yaptıkça genişler.
Dolayısıyla düşünme işlemi yapmayanların akıl çapı dar kalacaktır ve insancıl
ürünler üretemeyecektir. Nitekim insancıl ürünler üretemeyenler, düşünme işlemi
yapmayıp akıl çapı dar kalanlardır.


Monarşi ilk insanın akıl çapı ile ürettiği doğal-animal siyasal sistemdir. Demokrasi
ise insan aklının çapının gelişmesiyle orantılı olarak ürettiği hümünal sistemdir.
İnsanlığın ulaştığı hümünallikle orantılı hümünalleşemeyen yani iki arada bir
derede kalan insanlar, direktuvar sistemini üretmişlerdir. Direktuvar sistemi,
animallıkla hümünalliğin karışımı olan bir karma siyasal sistemdir. Heidegger’e
göre; hayvanlıkla insanlık arasındaki sınırdır, yani biridir ne de diğeridir.
Monarktan insancıl davranış beklenemez. İnsancıl davranış, demokrat kişiden
beklenir. Direktuvar kişiden ikisinin karışımından başkası beklenemez. Felsefe,
kişileri değil ama onların karakterini; sahip oldukları olgu, obje ve olayları analizle
sağlama yaparak tanır. Kişilerin sergiledikleri fenomenlere/görüngülere bakarak
onun numenini/özünü yani gerçek kişiliğini ortaya koyar.


“Demokrasi ancak çağımızın insan aklının çapına ulaşmış ve onunla
orantılı olarak hümünal numene sahip olmuş insanlarla uygulanabilir.
Animallığa asılı kalmış ya da tutulmuş insanlarla demokrasi değil,
monarşi ya da direktuvar uygulanabilir.”

Free download pdf