tanrıya inanma ile yükümlü olup, hem de başkası önderliğinde dini ifa etmek
kadar büyük bir çelişki ve bireyin kendi imanını inkar yoktur.
“Dinsel önderler, kişilerin tanrılarıyla dindar ilişki içerisinde olmalarını
değil, yöneticilerle itaat ilişkisi içerisinde olmalarını isterler.”
Kamusal Alan ve Din
Kamusal alan, bir toplumun ortak alanıdır. Ortak alan; herkesin kullandığı,
kamuya açık alanlardır. Bu alan, tarafsız olmak zorundadır. Dinsel, etnik,
mezhepsel, cinsel, ideolojik, siyasal ve ekonomik gibi sınıfsal özelliklerin biriyle
dizayn edilemez. Aksi takdirde kamusal alan, “demokratik ulusu” oluşturan bütün
farklı unsurları kapsayamaz. Demokrasinin; “unity in diversity (farklılıkla birlik)”
kuralı gerçekleşemez.
Kamusal alan kavramının mucidi J. Habermas (1929- ) şöyle der: “Kamusal alan
seküler alandır. Bu alanda diğer bireylerle ortak bir biçimde var olmak rasyonel
bir aklı gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla rasyonel düşünceyi engelleyecek her türlü
dini inanç ve dogma, kamusal alana girişleri sırasında bireylere engel
oluşturmaktadır. Bireyler, farklılıklarını özel alanlarında rahatlıkla yaşamalı,
kamusal alanda bunlardan kurtularak rasyonel bir biçimde var olmalıdırlar.
Rasyonel düşünme, sorma, sorgulama ve eleştiri, kamusal alanın sağlıklı bir
biçimde işlemesinin teminatıdır. Kamusal alan sağlıklı bir iletişime
dayanmaktadır.”
Habermas şöyle devam eder: “Kamusal alanın din ile dizayn edilmesi rasyonelliğe
engeldir. Oysa dini doktrinler, eleştiriye ve sorgulamaya kapalı yapısıyla
rasyonelliği dışlamakla birlikte koşulsuz bir itaat talep eder. Dolayısıyla dinsellik,
kamusallıkla örtüşmez. Dini konular, rasyonel bir biçimde tartışılmayacak
metafizik önermeler barındırır. Kısaca din tartışılamaz. Rasyonel bir akıl yürütme
tarzının geçerli olduğu kamusal alanda tartışma özgürlüğü vardır. Fakat dini inanç
sistemlerinin etkisi altındaki kamusal alanlarda tartışma mümkün değildir. Bu,
dini konuların tartışmaya ve uzlaşıya kapalı olmalarından kaynaklanır. Dolayısıyla
dini inançlar kamusal alandan ziyade özel alanda yaşanmak durumundadır.”
KURAN’IN DİN TİPİ
Kamusal Alanı Dine Uydurmak
Kuran, dini, toplumsal sistem yapmak, toplumsal hayatı ve kamusal alanı dine
uydurmak amacı yoktur. Kamusal alanı dine uydurmayı emreden bir tane dahi
ayet yoktur. İbadetlere dayalı bir kamusal alan üretmez. Bu nedenle ülkenin her
tarafını mescit ve minare ile doldurmamıştır. Hatta hiç minare inşa etmemiştir.
Kuran’ın, ibadetlerin cemaatle ifasını farz yapmaması, dini kamusallaştırmak
istemediğindendir. İbadetleri toplumun yapısı yapmaz. Bu nedenle ibadetlerini
yapanın cennete, yapmayanın cehenneme gideceğine dair bir tane ayet yoktur.
Ama “salih amel” yapmakla ilgili yüzlerce ayet vardır.
“Antropolojiye göre; kamusal alanı mabetlerle doldurmak, insanlığın on
bin yıl önceki akıl çapında kalmış olmaktandır.”
Kültür Değişimi
Kuran, din kavramından toplumun kültürünü değiştirip dine uydurmaz. Nitekim
geldiği toplumdaki mevcut kültürü değiştirmez. Toplumunu, ana akım toplumla